Odanın iç kısmına doğru gitti, yerde duran küçük mavi bir çiçek vardı. Çiçeğin önünde durdu, ona dokundu.
"Bu çiçeği istiyorum" dedi, "ama onu alamam."
Birden uzandı ve çiçeğin yapraklarını öptü.
Sessiz bir yere çekilebilirim; kendimi bulabileceğim, kendimi toparlayabileceğim bir yere. Ancak bu her zaman yeterli olmaz. Kimi zaman sessizliği dinlemeyi başaramadığım da olur. Bu asalak gürültü içimde devam eder durur, içime öyle derinden işler ki, dışarıdaki hiçbir sessizlik onu sona erdirmeyi başaramaz. Bir adım kenara çekilmem, karınca adımından öteye gitmez. Bu sessizliğin içine dalmak için başka bir şey gerekmektedir: Onu dinlemeyi öğrenmek, onu evim ocağım haline getirmek.
Kötüyü kötüyle iyileştirmeye çalışacağım. Gürültüyü de gürültüyle. Bu gürültüyü başka bir gürültüyle, içinde kendimi bulduğum bir gürültüyle değiştireceğim. Anlam ifade eden bir gürültü. Beni çoğaltan ve canlandıran bir gürültü. Bana dinlemeyi öğreten bir gürültü.