Hakan

Halinde solmaya yaklaşmış çiçeklerin daldırıldıkları suya kendiliğinden eğilişleri vardı.
Sayfa 258Kitabı okudu
Reklam
En son ne zaman, ait olduğun yerde hissettin?
Sayfa 29
Bir ölüm haberini, sevdiği bir insanın yüzünde yalın bir gerçeğe dönüşürken izlemenin, ölümün kendisine tanıklık etmek kadar güç olduğundan habersiz, onun başını kaldırıp kendisine bakacağı o anı beklemişti.
Sayfa 12

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir gün, daha yola çıkmadan varmış olacağız.. Yakında yola çıkmamıza bile gerek kalmayacak.
Eskiden büyümek için sabırsızlanırdım. Bütün hayatım önümde uzadığından, her şeyin hemen olmasını isterdim. Şimdiyse pek öyle acelem yok doğrusu, sanki bekleyebilirmişim de. Eskiden hayatı yüksek ateşte pişirerek yaşardım. Şimdiyse kısık ateşte ısıtarak yaşıyorum.
Reklam
Her şeyin hemen olmasını istiyorum ama hiçbir şey olmuyor.
Herkes arkasında bir şey bırakır bir gün. Bir işaret, bir söz, bir bakış... Ben sana keder, sana veda, sana tutulması zor bir yas bıraktım; üzgünüm.
Sayfa 166Kitabı okudu
... sana hiç geçmemiş ağrılar, hiç geçmemiş anılar, hiç geçmemiş günler bıraktığım halde yan yana, sarıla sarıla çektirdiğimiz bir fotoğraf bile bırakmadığım o rüya için üzgünüm.
Sayfa 165Kitabı okudu
Helallik....
Ruhum arşıâlâya yükselip dünyayı bir yutkunma gibi arkamda bıraktığımda, anımsamanın o soğuk teneşir taşına yatırıldığımda, çenem bağlanıp sonsuza kadar suskunluğa emanet edildiğimde, önümde el pençe divan durulup helallik istendiğinde, kazma kürek sesleri hızla o kara toprağa değdiğinde, taşlarım oradan oraya yuvarlandığında, eski bir akşamın
Sayfa 116Kitabı okudu
Affet, çünkü herkesin harflerin görünen yüzüne gizlenmiş bir sır gibi parça parça açıldığı, bütün esrarın orta yere döküldüğü, yıllar yılı zihninde tutulacak son bir gecesi olmalıdır bu dünyada. Çok istedim, çok diledim ama yapamadım. Bir sabah habersizce çekip gittim dünyandan, affet!
Reklam
Dünya, bir köşeye çekilip gözyaşları görülmesin diye gizlice ağlayan bir baba gibi ağırlaşmaya başlamıştı.
Sayfa 136Kitabı okudu
Okuyarak edindiği kurmaca dünyayı başka hangi yolla, hangi olanakla edinebilir insan?
Sayfa 143Kitabı okudu
Birliktelikler kurulduğu andan itibaren beraberinde nasıl bir ortaklaşma getiriyorsa ayrılıklar da peşlerinden bir bölüşümü sürüklüyor. Duygu bölüşümü, anı bölüşümü, yaşam alanı bölüşümü, mal bölüşümü...
Yaptığına pişman olduğun şeylerin iç sıkıntısı zamanla geçer. Yapmadığına pişman oldukların hep aklında kalır...
Sayfa 9 - Aylin Balboa
Yeşil söğütlerin sık yaprakları altına saklanan kuytu pınarlar gibi rakit gözleri, denizin en hain ve gazaplı dakikasında köpürürken aldığı yeşil rengi aldı.
Bu dünyada her şeyin, herkesin, denizdeki balığın, gökteki kuşun, yerdeki karıncanın, hele hele insanın, hele hele insanın hakkını vereceksin.
Reklam
Kebapçının sokağında bir yazı vardı, mavi boyayla duvara yazmışlardı, o geldi aklıma: Biz şimdi ölsek diyordu yazıda, en fazla kahvede çaylar soğur.
Sayfa 153Kitabı okudu
Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymadın mı kendi kendini öğütür.
Tanıdıkça sevmeli insan. Oysa tanıdıkça uzaklaşıyoruz artık. Tanımak ve bilmek zaman, çaba, özen ister. Şimdilerde önce seviyor, sonra tanıdıkça bıkıyor, uzaklaşıyor, kaçıyor insan soyu.
Zaten hatıralar biz her hatırladığımızda şekil değiştirmiyorlar mıydı? Neyi reva ya da hak gördüysek kendimize, o pencereden bakmıyor muyduk geçmişimize? Bazen mağdur bazen zalim, bazen kahraman bazen hain olmuyor muyduk hikayelerimizde.
Zaten köyleri, derinlere dalıp çıkardıkları süngerler gibiydi. Acıyı da üzüntüyü de sevinci de felaketi de içine çeker, sindirir, hayatına devam ederlerdi. En garip olayı bile "Tabii" diye anlatırlardı. Tabii o da öldürmüş karıyı, dam çökünce altında kalıp ölmüş tabii, oğlan da kızı kaçırmış tabii. Bu "tabii"lerin, her olayı doğal görmelerin sonu gelmezdi. Hiçbir şey hayret verici değildi, her şey doğaldı.
Reşat Nuri Güntekin'i ölüm yıldönümünde saygıyla anıyorum.
Çok sevmek yetmez, mühim olan güzel sevmek...
Reklam
Birileri size bir öykünün neyle ilgili olduğunu söylerse, muhtemelen haklıdırlar. Öykünün yalnızca bununla ilgili olduğunu söylerlerse, kesinlikle yanılıyorlardır.
Uzak tül ağartısına benzeyen incecik bir kaygı vardı bakışlarında, rüzgara kapılmış gibi, kımıldanıp duruyordu. Bir şey mi oldu diye sordum. Yok, dedi.
Nerede kaldığınızı bile hatırlamıyorsanız, elinizdeki kitabı okumaya devam etmenin bir anlamı yoktur!