Konusu bakımından çok ilginç bir kitaptı benim için.
Yaşar KEMAL ile İstanbul semtlerinde dolaşmaya çıktım, her semtin kendine has insanını tanıdım. En çok da Dolapdere betimlemelerine takıldım kaldım.
Betimleme demişken, bazı sayfalarda doğa ve insan tasvirleri tekrar ediyormuş gibi geldi.
Sosyolojik açıdan toplumların zamanla farklı kültür ve yaşayış biçimlerine evrilmesi sürecini mercek altına alma konusu beni her zaman heyecanlandırmıştır. Kuşların üzerinden İstanbul toplumunun yaşam biçimlerinin değişimine ışık tutulmuş, ama daha derine inilebilirdi. Söz konusu Yaşar Kemal olunca haliyle insan daha fazlasını bekliyor.
#incememed serisinin ikinci kitabını da okumuş bulunmaktaydım. İlk kitaba göre biraz daha betimlemeleri yoğunlaşan kitabı okumakta biraz zorluk yaşadım hatta biraz yanın da sanki hafif kalır gibime geliyor neyse yine de ilk yarısına kadar sıkılarak okuduğum kitabın sonu kesinlikle efsane bitti.
•
Okuyanlar bilirler ki serinini ilk kitabında daha az betimleme ile çoğunlukla ince memedi okuyoruz tanıyoruz anlamaya çalışıyoruz. İkinci kitapta ise ölen ağanın yerine yeni bir ağa gelir ve zülüm çekmeye devam edilir. Daha çok betimleme ile yan karakterlerin arttığı kitabımızda son yine ilk kitapta ki gibi efsaneydi.
•
Abdi ağanın ölümünden sonra dağlara atını süren ince memed gel zaman git zaman derken yolu koca Osmanın Vayvay köyüne düşer hoş geldin beş gittin derken koca osman köyün tüm derlerini bir bir memed’e anlatmaya başlar. Köyde kalan Ali Asaf bey köylüye kan kusturmaktadır köylünün toplantılarından zorla göç etmelerini ister sırf köyün tüm toprakları ona kalsın diye bu denlide dediğini yaptırmak için elinden geleni ardına koymaz eşkiya Kalayından tut hükümete kaymakamlığa bir sürü kişiye rüşvet verir. Köylü iyice isyan eder bu durumu öğrenen ince memed kendi köyü olan Değirmenoğlunu merak eder orda da durum pek farklı değildirler Abdi ağanın yerini kel Hamza ağa almıştır ve eski ağayı mumla arattırır köye peki sonunda bakalım neler olur bu sefer ince memedin başına neler gelir ?
Hercai
Bu kitabı dizisi çekildikten sonra farketmiştim. Genel olarak kitaptan uyarlanan diziler genelde fazla uzatıldığı ve bölüm uzatmak için salak saçma sahneler eklendiği için merak edip almıştım; acaba kitabıyla aynı mı diye.
Kitapla sadece konu üzerine aynı diyebiliriz. İntikamcı erkeğimiz Miran ve kurban olan Reyyan.
Bu tür diziler sadece
Bir Ahmet Ümit klasiği.. Bir cinayet, tarihi bir semt, cinayeti ve elbette katili araştırırken girilen ve şahit olunan yaşam öyküleri... Klasik dediğime bakmayın. Ben şikayetçi değilim bu durumdan. Her seferinde büyük bir heyecanla okuyorum, büyük bir heyecanla giriyorum kitaba. Nedendir bilmiyorum, belki tarihi sevdiğimden, belki betimleme
Amok Koşucusu
Kitabı okumaya başlarken 30 sayfa hedeflemiştim ancak okumaya başladığım gibi beni içine sürükledi ve bir solukta okudum. Normalde kitapları okurken altlarını çizerim ancak bu kitapta hiçbir yerin altını çizmedim. Kitabın her cümlesi altı çizilesiydi belki de. Ya da kitap beni öylesine kendine çekmişti ki aklımdan altını çizmek geçmedi bile
'Satranç' kitabına çok benzettim olayları anlatış tarzını. Kitaptaki duygu ve olay tahlilleri, his tanımlamaları o kadar güzel ve gerçekçiydi ki. Tek kelimeyle mükemmeldi. Kitaptaki gurur veya onur vurgusu bana 'Yeraltından Notlar' ı anımsattı biraz. Stefan Zweig'ı her okuyuşumda sanki onun hayatını okuyor gibi oluyorum, sanki anlattığı karakterler onun yaşamından birer kesit gibi.
Konuyu bağlamak gerekirse, kitabın üzerinde çok tahlil de yapılabilir okunup da geçilebilir. Her türlü okuyanı etkileyeceğini düşündüğüm bir kitap. Gereksiz betimleme veya insanı sıkan bir anlatımı da yok. Herkesin okumasını tavsiye ederim.
Yılın okunan son kitabı 2018 in en çok beğendiğim kitabı olarak baş köşeyi kaptı. Kitap zaten listemde ekliydi ve çok sevdiğim bir ablam okumamı önermişti 2019 Ocağında okumayı planlıyordum ama çok değerli kitap dostlarım ile yaptığımız bir çekilişte bir kitapsever dostum bu kitabı seçip gönderince senenin son kitabı olsun dedim.
.
Kitabı beni öyle bir tesiri altına aldı ki bunu ifade edecek kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyorum. Birçok kitapseverin kendinden birşeyler bulacağı bir eser. Sebeplerimiz farklı olsa da kitabın ana karakteri Martin Eden birçok konuda kendimi bulduğum bir karakter oldu. Kitap edebi yoğunluk, betimleme ve anlatım açısından muazzam bir eser.
.
Kitap Ana karakteri olan Martin Eden gemide çalışan bir işçidir. Tesadüf eseri tanıştığı zengin bir aileye mensup Ruth'a aşık olur. Buraya kadar kendini hiç geliştirmeyen çok sıradan bir gençtir. Sevdiği kız için başarılı olmak ve zengin olmak ister başlar kitaplar okuyup kendini geliştirmeye. Uykusunu düzene koyar az uyur sürekli yazılar yazar ve yazar olmak için mücadele verir. Vazgeçmeden azimle mücadele eder. Yaşadığı zorlukları ve birbirinden güzel sürprizleri ve o edebi tadı, etkileyiciliği öğrenmek için kitabı okumalısınız. Bir insan boş, sıradan biriyken nasıl en üst noktaya çıkar bunu çok güzel işlemiş. Ben kitabı tekrar okunacakların arasına ekliyorum 2019 senesi içinde tekrar okuyacağım İnşallah.
.
Yaptığım incelemelerden sonra kitabın Jack London'un Otobiyografisi niteliğinde olduğunu öğrendim. Çoğu kısmında kendi hayatını baz alarak kaleme aldığı bir eser.
.
!!!!!!! Kesinlikle Okumalısınız !!!!!!!
