Hristiyanlık düşüncesi Evren'i karanlık olarak gördüğünden, hep bir aydınlanmadan bahseder; bu aydınlanmanın dinî olması ya da XVIII. yüzyıl Fransız merkezli aydınlanma olması fark etmez. İslâm hayat görüşü için Evren karanlık değildir; sadece hayat kavramına nispetle geçicidir; misafirhânedir. Bu açıdan bizim bir aydınlanmaya ihtiyacımız yoktur; çünkü Tanrı'nın tecelligâhı olarak Evren zaten celi, yani apaçıktır, apaydınlıktır; O'nun nuruyla aydınlanmıştır.
Yetersizlik
Güney Kore tarihsel olarak ezici bir çoğunlukla Budist bir ülkeydi ve Hristiyanlar 1950 yılında nüfusun belki de %1 ile üçünü oluşturuyordu. Güney Kore hızlı bir ekonomik kalkınma sürecine girince ve buna geniş çaplı bir kentleşme ve mesleki farklılaşma eşlik edince budizmin eksiklerinin olduğu görüldü. Hem kentlere Akın eden milyonlarca insan hem de artık farklılaşmış olan kırsalda kalan pek çok insan için Kore'nin tarım çağı ile özdeşleşmiş Budizm cazibesini yitirdi kişisel bir Kurtuluş ve kader vadeli Hristiyanlık ise kargaşa ve değişim zamanlarında daha huzur vericiydi.
Reklam
Tarih boyunca dinler ve ideolojiler, yaşamın kendisine değer atfetmediler. onun yerine varoluştan üstün ve onun ötesinde olduğunu iddia ettikleri şeyleri yücelttiler. hatta bazıları alenen ölüm meleklerine düşkündü. Hristiyanlık, İslamiyet ve Hinduizm varoluşumuzun anlamının ahiret hayatındaki yazgımıza dayandığı görüşünde ısrar ederek, ölümü yaşamın olumlu ve Hayati bir parçası olarak gördüler
Din
20. yüzyılın son 10 yılları boyunca hem İslam hem de Hristiyanlık Afrika'daki mensuplarını önemli ölçüde artırmış ve Güney Kore'de Hristiyanlığa büyük çaplı geçişler meydana gelmiştir. Hızla modernleşen toplumlarda eğer geleneksel din modernleşmenin gerekliliklerini karşılamada yetersizse Batı hristiyanlığı ile İslam'ın yayılma olasılığı vardır. Bununla birlikte uzun vadede kazanan islamiyettir. Hristiyanlık din değişimi ile yayılırken, İslam hem din değiştirmelerle hem de Müslümanların çoğalması ile yayılmaktadır.
Sonra yemek kitabından bir tarif okurcasına devam etti:"İktidarsız bir bordro mahkumu, doyumsuz bir dişi, iki ya da ( isteğe bağlı)üç küçük televizyon hastası alınır, Freudculuk ve sulandırılmış Hristiyanlık karışımında dinlendiriniz, sonra dört odalı bir apartman dairesine sıkıca kapatarak kendi suyunda on beş yıl hafif ateşte pişiriniz."Bizim yemek reçetemiz çok başka."Yirmi kadar cinsel yaşamında doyumlu çifti ve çocuklarını alınız, eşit ölçülerde,bilim,sezgi ve neşe ekleyiniz;tantrik budizm'e batırarak üzerini kapatmadan açık havada,canlı sevecenlik ateşi üstünde dilediğiniz kadar pişiriniz."
Aptallığı sofu olmasını engellemiyordu.... Hristiyanlık inancını Cermen egemenliğinin kuruntularıyla birbirine karıştırıyordu. Savaşta düşmandan tutsak almakla boşuna zahmete girdik, diyordu. Hepsini hemen oracıkta kurşuna dizmek daha iyi. Esir kampına filân hacet yok. Ölülerin ortasında çalıp oynayalım! Kan dökme hevesinde o da Alman ozanı Vierordt'tan aşağı kalmıyordu
Sayfa 315 - Amaç Yayınları, 1987 - Çeviren: Semih TiryakioğluKitabı okudu
Reklam
Piskopos
Babam piskopos olamadı efendim. Yirmi sekiz yılda yalnızca dört kişiyi Hristiyan yapabildi, ayrıca Çinlilerin pirinç rakısına çok düşkündü.
Sayfa 147 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Paganlar
Pagan birinin gözünde Hristiyanlık, sadece ölümle ve çürümeyle ilgilenen bir kabir diniydi. Pagan gizemlerden hiç biri böyle bir izlenim yaratmamıştır. Çilecilik, asla söz konusu değildi; laetitia vivendi, suçlanamaz, çürütülemezdi.
"Hristiyanlık geleneğinde ismi havariler arasında zikredilmesine karşın isa'ya ihanet edip onu Roma'da askerlere teslim ettiği gerekçesiyle kötü bir şöhreti bulunan Yahuda İskaryot'un akıbeti Yeni Ahit kitabında tamamen çelişkili ifadelerle anlatılmaktadır. Matta ismini taşıyan İncil metninin meçhul yazarına göre Yahuda İsa'ya ihanet etmesinin pişmanlığı içinde oradan ayrılarak kendisini asmıştır. Luka isimli yazara atfedilen ve Luka İncili'nin devamı mahiyetinde kaleme alınarak Yeni Ahit'in 5. bölümünü teşkil eden İşler Kitabı'na göre ise Yahuda, bedeninin yarılmasına ve hatta bütün bağırsaklarının dışarı dökülmesine sebebiyet veren şiddetli bir düşmenin neticesi olarak can vermiştir."
Sayfa 42 - Düşün Yayıncılık
Türkiye'de anaokulu çağındaki çocuklar "Allah baba" diye dua ediyor ve normal konuşmalarında bu deyimi kullanıyorlarsa, bu durum misyonerlik faaliyetlerinin ne derece sinsi, planlı ve derinden yürütüldüğünü göstermez mi? Demek ki misyonerler, görev yaptıkları ülkelerde sadece bire bir insan avlama politikası gütmüyor. Bununla birlikte o ülkelerin kültürel dokusunu bozuyor, kendi değerlerini, kullandığı sembolleri ve dili empoze etmeye çalışıyor. Prof. Dr. Ali A. Mazruî'nin Afrikalılar adlı kitabında yer alan bilgiye göre Kenya'nın ilk başbakanı Jomo Kenyatta (1889-1978), misyonerlerin gayesini çarpıcı bir biçimde şöyle dile getirir: "Hristiyanlık Afrika'ya geldiğinde Afrikalıların toprakları, Hristiyanlarınsa İncilleri vardı. Hristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua/ibadet etmemiz gerektiğini öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı, biz de onların İncillerini almıştık."
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.