"Düşünmeye çalışmak ,aynı şeyi tekrar tekrar düşünmektir. Düşüncelerden , onları düşünmemeye çalışarak değil ; onları düşünerek kurtuluruz .Ama düşünmek derken , aynı yerlerden değil,hiç geçmediğimiz yerlere geçerek ,hiç olmadığımız birileri olarak düşünmek benim bahsettiğim . Kendimizi esnettiğimiz kadar özgürüz, dünyada ..... "
Sigmund Freud bir keresinde “Birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terk edin. Kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte, bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun yerine doyurulmamış bir güdünün tekbiçimli dışavurumu görülecektir,” demişti. Şükürler olsun ki Sigmund Freud toplama kamplarım içerden tanımaktan kurtuldu. Onun hastalan, Auschwitz’deki kuru tahtaların üzerine değil, Victoryen kültürün pelüş tara sedirlerine uzanıyordu. Toplama kamplarında “bireysel farklar bulanıklaşmıyordu," tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu.
Aklıma Jose Saramago'nun Körlük adlı eseri geldi. Gerçekten, bilinçaltında yatan o bastırılmış cinselliğin ve saldırganlığın dürtülerle nasıl bilince çıktığını çok iyi anlatan eserlerden birisi.
Benim matematiğim kötüydü ortaokulda. Pek sevmezdim yapamadığım için. Sonra liseye geçmeden önce başka bir matematik öğretmenim oldu. Yeni atanmıştı ve matematiği öyle bir sevdirdiki en iyi yaptığım ders oldu zamanla. Yapabilmenin verdiği mutluluk ve motivasyonla çözmekten zevk alır hale gelmiştim.
O öğretmen bunu basit bir şekilde başardı. Kendisinin de zamanında hiç matematik yapamadığını ama yapamadığı için vazgeçmeyip yapamadıkça üstüne gittiğini, kaçmadığını söyledi.
Hem dersi sevdirmişti hem de bambaşka bir ders vermişti.