Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hsynyrs

“Aslında akıllı bir insan, âhireti, cennet ve cehennemi hiç bir yerde hatırından çıkarmaz. Çünkü, âhiret onun hakikî vatanı ve ebedî yurdudur. Bu sebeple, o, hoşuna giden her şeyde cenneti, hoşlanmadığı ve sıkıldığı her şeyde de cehennemi düşünür ve bundan dolayı da devamlı surette cennet özlemi ile cehennem korkusu duyar. Bu cümleden olarak o, gece karanlığında kabri, bir yılan gördüğünde cehennem ejderhalarını, çirkin bir suretle karşılaştığında azap meleklerini, ürperten bir ses duyduğunda azap ehlinin feryatlarını düşünür. Öbür yandan, bir bahçe, bir çiçek, bir meyve, bir güzellik gördüğü zaman da cenneti ve onun nimetlerini ve güzelliklerini aklına getirir. Dünyadaki bütün şeyler, cennet nimetleriyle cehennem azaplarının küçük misâlleri ve numuneleridirler. ALLAH Teâlâ, bunlar vasıtasıyla bize bu dünyada cennet ve cehennemi tanıtmış ve kendimize bunlardan birini seçme hakkını ve hürriyetini vermiştir. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Ta ki, helak olan da bilerek helak olsun; hayat bulan da bilerek hayat bulsun." (Enfâl, 42)
Reklam
“İnsanın kendi kendisi hakkındaki iddiası ve şahidliği geçerli değildir. Geçerli olan, başkalarının şahidlik etmesidir. Onun için bir adam, "Ya Resullulah! Ben iyi olduğumu nasıl bilebilirim?" diye sorunca, ALLAH Rasûlü (sa) şu cevabı vermiştir: "Seni tanıyanlar senin iyi olduğunu söylerlerse, sen iyisin." buyurmuştur.)”
Temizliğin üç mertebesi vardır. Birincisi, bedeni necasetlerden ve taharetsizlikten temizlemektir. İkincisi, kalbi kötü ahlâktan ve rezil huylardan temizlemektir. Üçüncüsü, dimağı ALLAH Teâlâ'yı düşünmenin dışındaki her şeyden temizlemektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İman sahibi olan bir kimse, "Ben müminim." diyebilir. Ancak, yalancı olmamak için, "Ben ALLAH yanında da müminim." veya "Ben gerçek bir müminim." dememelidir. ALLAH yanında mümin olup olmamak insanın bilgisi dışındadır. Gerçek mümin olmanın şartları da ağırdır. Bu sebeple, bu sözleri söylemek isteyen bir kimse, onları "İnşâALLAH" kaydıyla söylemelidir.
“İnsanların kendi istekleriyle yaratılan fiillerle onların iradesi dışında yaratılan fiiller birbirinden ayrıdırlar. Örneğin, bir insanın elini oynatmasıyla onun kendiliğinden titremesi ayrı şeylerdir.”
Reklam
“Leonardo da Vinci acaba gerçekten yeni bir şey varetmiş midir? Bilindiği gibi bayan Monalisa uzun zamandır Vinci’nin atölyesine gidip geliyordu, işte Vinci’nin yaptığı şey, Monalisa’nın dudağındaki gülümsemenin tasvirini yapmaktan ibarettir. Doğada varolan bir şeye herhangi bir ilavede bulunmadı o. Şu halde Leonardo da Vinci’yi doğada varolan bir şeyi yeniden yaratmak istemesine yolaçan eksiklik duygusu ne olabilir? Bu noktada, Aristo’nun söyledikleri gerçekten doğru değil midir? (Bilindiği gibi Aristo, sanatı, doğada varolan bir şeyi taklid etme uğraşısı olarak görüyordu.) Hayır. Çünkü Vinci, doğada bulunması mümkün olmayan bir şeyi varetmiştir. O şey de, gülümsemeyi, bir avuç boya ve kumaşa kazandırmaktır, işte yaratıcılık ve sanatın temeli burasıdır.”
Hüzün, “yok” olanın eksikliğinden, üzüntü ise varolanın eksikliğinden kaynaklanır. Nasıl ki varolana aşık olan bir kimse ona sahip olmadığında üzülüyorsa, yok olana aşık olan kimse de ona sahip olmadığında hüzünlenir.
“Yöneticiler zâlim ve fâsık oldukları takdirde, onlardan uzak durmak lâzımdır. ALLAH Rasûlü (sa) şöyle buyurmuştur: "Başınızdaki âmirler doğru olan ve olmayan işler yapacaklardır. Kim onların doğru olmayan işlerini kötülerse vebalden kurtulur. Kim bu işlere kalbinde buğzederse selâmet bulur. Kim onları hoş görür ve kendisi de onlara uyarsa ALLAH onu kendi katından uzaklaştırır." (Müslim)
Hatim, Rey şehrinin kadısı Muhammed İbni Mukatil'i ziyaret etmeye gitmişti. Girdiği ev, dünya ehlinin köşklerine benziyordu. İçi de çok süslendirilmişti. Hatim, ona: "Siz, Peygamber ve ashabını mı, yoksa Firavun ve Nemrud'u mu taklid ederek bu süslü köşkte oturuyorsunuz? Sizin gibi âlimler, böyle yaşarlarsa, câhiller bütün bütün dünyaya dalarlar. Yanınızda birisi abdest alırken bir uzvunu dört kere yıkarsa, "Bir kere fazla yıkadın, suyu israf ettin!" diyerek onu uyarırsınız. Kendiniz bunca israf içinde iken, öncelikle kendinizi uyarmanız gerekmez mi?" demiştir.
"İnsanlara baktım ve onların hased ve kıskançlıktan dolayı birbirlerini kötülediklerini ve dişlediklerini gördüm. Sonra, ALLAH Teâlâ’nın: "Dünya rızk ve maişetini insanlar arasında biz taksim ettik ve bunların bir kısmını bir kısmından derecelerle üstün kıldık." (Zuhruf, 32) sözünü düşündüm. Bunun üzerine, kimseyi kıskanmamaya ve kimsenin aleyhinde konuşup onu kötülememeye karar verdim. Gerçekten kötü olanlarla karşılaşırsam, onlardan uzak durmakla yetineceğim."
Reklam
"Her âlimin yanında değil, sizi beş şeyden beş şeye, şüpheden yakîne, riyadan ihlasa, dünya rağbetinden zühde, kibirden tevazua, düşmanlıktan dostluk ve kardeşliğe davet edenin yanında oturun."
“Bir topluma aşırı mantıkçılık ve akılcılık verilirse, onlardan amel alınır." Bu hal, amelin mantık ve akla aykırı olmasından değil, mantık ve aklın amel zannedilmesinden dolayıdır. Halbuki, mantık ve akıl amel değil, amelin araç ve vasıtalarıdır.
"İslâm dini garip olarak doğdu; sonunda yine garipleşir. Gariplere ne mutlu! Onlar, insanların bozdukları şeyleri düzeltir ve terk ettikleri sünnetimi diriltirler." (Müslim, Tirmizî)
“Sufyân es-Sevrî şöyle demiştir: "Bir âlimin dost ve sevenleri çoksa, bil ki, o âlim hak ile bâtılı karıştırmıştır. Çünkü insanlar, yalnız hakkı konuşanları sevmezler."
“Başka ilimlerin konularını felsefe adı altında bir araya getiren felsefeciler, kendilerine özgü ciddi, tutarlı ve makul fikirler ortaya koyamamışlardır. Yaptıkları şey, yanlışlardan, küfürlerden ve tabiat üzerinde mülahazalardan oluşan bir takım mezhepler ve ekoller oluşturmaktan ibaret kalmıştır.”
606 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.