Evliya Çelebi'nin anlatmış olduğu bu yer 4000 yıllık bir geçmişe sahip; Gasklılar, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı hatıralarının duvarlarına işlediği adeta yaşayan tarih. 11 adet surla çevrilmiş bir zindan. Surların uzunluğu 22 metre ve 3 metre kalınlığında. Bu sebepten "girilir ama çıkılmaz!" yakıştırmasını almış. Hem çıkış da yok zaten, üç tarafı Karadeniz ile çevrili.
Denizin etkisini en çok hissedenler şüphesiz zindan cezası almış olanlardı.Bu hücreler sadece 13 karış uzunluğunda, içinde taş bir yatak bir de tuvalet deliği olan kalın demir kapılı, karanlık yerler. Deniz yükseldiğinde tuvalet deliğinden hücreye dolan su, diz boyutuna geliyormuş. Daha acısı 'geme' denilen büyük fareler hücreye doluyor ve onlardan korunmak isteyen mahkûm; yemek namına kendisine verilen kuru ekmeği, taş yatak üzerinde bir köşeye sığınıp hücrenin en uzak köşesine atarak doymaları için dua ediyormuş.