Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
%36 (126/342)
·
Puan vermedi
Kitap güzel, akıcı, yazar kaliteli bir çalışma yapmış. Ona lafım yok. Ben Osman Hamdi Bey'e kızdığım için yarım bırakıyorum. Nedeni... Spoiler Osman Hamdi, Paşa babası tarafından Paris'e hukuk okusun diye gönderiliyor ama bölümünü sevmiyor. Resim yapmak istediğini için sanat atölyelerinde takılıyor. Para sıkıntısı yok gayet rahat yaşıyor. Maria isimli bir kızla tanışıyor. Evleniyorlar ve İstanbul'a babasının konağına yerleşiyorlar. Küçük bir kızları var. Maria bütün ailesini Paris'te bırakıp, geliyor. Sonra Osman Hamdi, Bağdat'a göreve gidiyor -2 yıl kadar- o arada bir kızı daha oluyor. Fransızcası çok iyi olduğu için bu şekilde görevlere gönderiyorlar. Viyana'daki görevi esnasında 17 yaşında bir genç kıza aşık oluyor -o kızın adı da Maria- ve onu kendisiyle evlenmeye ikna ediyor. Birlikte İstanbul'a geliyorlar, ilk Maria'yı boşuyor ve küçük kızıyla Paris'e geri yollayıp diğeriyle evleniyor. Bu kadar kolay mı? Bu yüzden kitabın devamını okumaktan vazgeçtim.
Kaplumbağa Terbiyecisi
Kaplumbağa TerbiyecisiEmre Caner · Kapı Yayınları · 2014812 okunma
Hepimiz birlikte güzeliz, biziz, güçlüyüz…
Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’nden kopma­sını istemem çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin iyi bir cumhuriyet, çağ­daş bir demokrasi, gerçek bir hukuk devleti olması için Kürtlere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki Türkiye’in en büyük dinî grubu olan Sünnîlerin de çağdaş anlamda dindar olmaları için Alevîlere ihtiyaçları olduğunu düşünüyorsam. Kürtlerin, Alevîlerin, Sünnîlerin, Rumların birbirinden farklı özellikler taşıması, bu ülkenin çoğulcu yapısının en önemli dayanağı ve garantörü olabilir.
Reklam
Hukuk, bir yandan devlete ait endüstrileri özelleştirmek,yabancıların yatırım yapmasını ve mülk edinmesini cezbedici hale getirmek, kârı elde tutmak ve ticaret üstündeki sınırlamalarını azaltmak için seferber edilmiştir. Diğer yandan, halk meclisleri ve Sol partiler yasadışı ilan edilmiş, grevlere suç muamelesi yapılmış, sendikalar yasaklanmıştır.
Sayfa 175Kitabı okudu
"Hukuk , uçurumun kenarına diktiğimiz çittir. Hukuku çiğneyen herkes çiti kırar. "
Haklılığınızdan pek de emin olmadığınız ve sıradan bir şeymiş gibi kafaları keserken ne yaptığınızı tam olarak bilmediğiniz için ruhunuzun sarsıldığını, afalladığını, kaygılandığını anlamıyor musunuz? Sizden önceki parlamenterlerin vicdan huzuruyla yerine getirdikleri bu kan dökme görevinin yüreğinizin derinliklerinde toplumsal ve ahlaki değerleri yok ettiğini hissetmiyor musunuz? Geceleri yatağınızda sık sık dönmüyor musunuz? Sizden öncekiler infaz emirleri verseler de hukuk çerçevesinde adil, haklı olduklarına inanıyorlardı, hâkim olduklarına inanıyorlardı; sizler vicdanen katil olup olmadığınızdan tam olarak emin değilsiniz!
'Adalet', 'hak', 'hukuk', hep tekrarlanan kelimeler. Ümidini kırmak istemem, ama... Bu kelimelere ar­tık güvenme.
Sayfa 138 - İthaki Yayınları - 3. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Gerçekçi bir gözlem, bir toplumda sosyalistlerin te mel atabilmelerinin sadece işçi sınıfının sayıca çokluğuy- la veya üretim güçlerinin gelişkinlik derecesiyle bağlantılı olmayıp o toplumun siyasî örgütlenmesiyle dinî örgüt- lenmesi arasındaki ilişkiye çok şey borçlu olduğunu bize gösterir. Devletle kilisenin kaynaştığı Ortodoks Rusya'da
“Hak! Hukuk! Bugün dünyanın neresinde hak kaldı. İnsanlar onu katletti. Herkesin hakları var, fakat onların, onların gücü var ve bugün güç demek her şey demek.”
Bütün o acımasızlıklar gerektiren hayat mücadelesi hikâyesi alt düzeydeki yaratıklar için doğru olabilir, ama insanlar arasında geçerli olmamalıdır. Biz gelişmiş, akıllı yaratıklarız, ortamın koyduğu yazgıdan yakamızı kurtarmalı, ortamı değiştirip kendimize uydurmalıyız. Hayvanlar hukuk, adalet, merhamet nedir bilmezler; karanlık içgüdülerinin esiri olarak yaşar giderler. Oysa biz insanlar düşünürüz; düşünce de özgürlük demektir. Güçlü olan, gücünü kanıtlamak için zulüm yapmak zorunda değildir; gücünü kötüye kullanmayıp hamiyetli davrandığında daha büyümüş olur. Dünyaya gelen herkes hayat hakkına sahiptir; nasıl gururlu yaratıkların yanı sıra kendi halinde yaratıklar varsa, büyüklü küçüklü, kimi ihtiyar kimi genç halklar da varlıklarını korumalıdır. Bizim varlığımızın amacı mücadele değildir, öldürmek değildir, yoksa sonra bizi de öldürürler, derken bizi öldüren de öldürülür. Bunları kör doğaya bırakalım. Uygarlaşmış halklar ortak bir düşünceyi izleyeceklerse Akdeniz Avrupa'sınınkini benimsemeli, elden geldiğince barışçı ve tatlı bir yaşam kavramını gerçekleştirmelidirler.
Sayfa 155 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Çark onların düzen onların Vurdukça vuruyorlar mazluma Yetime,fakire Fakirin aşına dikerler gözlerini Doymazlar kul hakkına Çalıp minareye kılıf biçerler Ömür denilen terhaneye vakit biçerler Hırsızla,hayınla içip Allah'ın adını leş ağızlarında düşürmezler Hakkını isteyeni tekmeleyip yere atarlar Çobanın kuzusunu kesip hunharca yerler Ve ardında çobanla köy köy dolaşıp kuzuyu ararlar Çark onların düzen onların efendi Hak bilmez hukuk bilmezler Ölümsüz olduğunu sanıp yaşarlar Oysa Firavun da onların neslindeydi Lakin onlar Musa görünümlü idi
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.