Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gani Girici, Atatürk'ün Adana Cephesi'ni teftiş için 5 Ağustos 1920'de geldiği Pozantı'da, Pozantı Kongresi, Adana Vilâyeti İdare Heyeti ve kuruluşu sırasında Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne, daha sonra yine Atatürk tarafından kurulan Halk Fırkası (Partisi)'na üye olmuştu. 41. Tümene bağlı Teğmen Cemil Cahit kumandasındaki Kumdere Grubu'nun 140 kişilik 3. Bölük Kumandanı olarak ve bir ara Kırıklılı Hamza Bey'in başka bir göreve atanması nedeniyle, Çatalan Seyhan Grubu İaşe Memurluğu görevi yapmış olan bir mücahit gazidir. Zeki, nüktedan, esprili ve hazır cevap bir kişiliğe sahip olan Gani Girici, Milli Mücadele sırasında Pozantı'da basılan Yeni Adana gazetesini merkebinin palanının altına koyup dağıtırken, Ermeniler ve Fransız askerleri tarafından yakalanır. Gazeteleri de bulup çıkarırlar. Hiç bozuntuya vermeyen Gani; "Ben bu gazeteleri dağıtıp, satmıyorum. Aksine, General Dufieux'nun emrinde çalışıyor, bu gazeteleri altın karşılığı topluyorum." diyerek cebinden çıkardığı bir kaç altını gösterir. Birbirlerine şaşkın bakakalan Fransızlar, onu serbest bırakırlar.
Abdülgani Girici (1901-1989)Kitabı okuyor
Rusya İhtilâli’ne bakacak olursak Çar’ın, Aleksandr Kerenski, Vrangel ve Denikin’in Beyaz Ordularını yenen Bolşevik devriminin, zamanın karşısında duramadığını görürüz. Yıkmak istediği kapitalist dünyanın yarattığı koşullar sebebiyle inişe geçmiştir ve kendi türevi olan komünizmler de gerilemiştir. Almanları ölüme götüren, bin yıllık Reich’ın vadedicisi on sene sonra tarihin çöplüğüne düştü. Arda kalan sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türkiye’nin son mareşali oldu. Tarihteki büyük Türk mareşalleri arasında halen mümtaz yerini muhafaza ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin politik sisteminin sağlam olmamasından ötürü millet Mustafa Kemal çağına sık sık dönüş yapıyor ona olan özlemini her seferinde dile getiriyor. Bu gelişmeler ve manzaranın ışığında Gazi Mustafa Kemal Atatürk nasıl ele alınabilir? Her şey bir yana, o, Türkiye tarihini ve Türk toplumunu değiştiren bir başbuğdur ve onun yaptıklarının izleri hukuk hayatında, kültürel alanda hiç değişmeyecek şekilde devam edecektir.
Reklam
Cemaat, tarikat, sivil toplum gibi toplumsal yapılanmaların ontolojik durumlarına saygım var ve onlara karşı nötrüm.. Bununla birlikte; bu oluşumların millet ruhuna ve genel olarak devlet bütünlüğüne menfî tesiri olursa yâhut da tam tersine, bunlar mağdur edilirse, tercihim sadece adâlet ve hukuk olacaktır..
Okurken kanım dondu
“Şimdi sana niye anlatıyorum bunları açıklayayım: Karşında El Kaide ile aynı kaynaktan gelen ve en az onun kadar tehlikeli bir kurulum olduğunu, bu kurulumun köklerinin, sahip olduklarını korumak için seni ve senin gibi milyonlarcasını bir hamlede öldürmeye hazır bir sisteme dayandığını; bu vahşilerin silahlarının hukuk, güçlerininse senin vergilerinle kurulmuş bu devletin kaynakları olduğunu bilesin ve kendine gelesin diye! El Kaide’nin, girdikleri köylerde tecavüz ettikleri kadınlara sonra cinsel organlarını keserek işkenceler uygulaması buradakilerin yanında uygar kalır. Bunlar, önce inandığın her şeyi yağmalar, çocuklarını öldürür, sonra sen bu vahşete seyirci kalamadın diye seni bir deliğe tıkar, yemeğine koydukları ince ayar radyasyonla kanser olmanı sağlarlar, seni izleyen herkese, Allah’a karşı geldiğin için acılar içinde olduğunu ibret olarak gösterir ve seni tedavisiz hapsederek dünyanın en acı veren hastalığının eline bırakırlar. İşkenceyle ölmekten çok daha ötesini yaşatırlar sana, sadece hayattan değil varoluşun kendisinden bile nefret edersin. Listeleri vardır, ismin bir kere girdi mi, bir de üstü çizildi mi bitersin”
“Ben sizin elinize dokunabilmek için dünyaları verebilecekken siz bir bıçkının hak hukuk tanımadan, selamsız sabahsız gelip sizi... öpmesine izin verdiniz!
Sayfa 259Kitabı okudu
Memlekette hukukun işlemediğini bilir, fakat yine de hukuka inanır, aldığı davaların her aşamasında sıkı bir hukuk mücadelesi yürütür.
Reklam
Faust: Araştırdım, ah, ateşli çabalarla, Felsefe, hukuk ve tıp bilimini, Bir de, ne yazık ki, ilahiyatı! Şimdi de duruyorum burada, bir ahmak gibi, Hiç de akıllanmış değilim. Yüksek ünvanım, doktoram bile var, Ve on yıldan beri öğrencilerimin burunlarını, Kah o yöne kah bu yöne çekiştiriyorum Birşey bilemeyeceğimizi, sonuçta anlamak için! Buna dayanamıyor artık yüreğim. Belki daha akıllıyım bütün o züppelerden, Doktor, uzman, yazar ve papazlardan; Belki ne kuşku duyuyorum ne de kaygı, Korkmuyorum cehennem ve şeytandan Ama bütün şevkim de kırıldı, Birşeyler bildiğime kandıramıyorum kendimi.
Sayfa 1 - Öteki Yayınları Gece
Ne kadar tanıdık, ne kadar tanıdık!..
Okullarda tevazuun, davranış normlarının ve akademik dürüstlüğün yerini (gençlik üzerindeki artan kontrolle birlikte) yaygın hukuksuzluk ve hilekarlık alırken, endişelerle dolu er­ genlik döneminde flört normlarının yerini "gecelik ilişkiler" ve tamamen tensel hazdan ibaret olan cinsel ilişkiler alır. Ölene ka­dar süren istikrarlı evlilik normunun yerini evli olsun olmasın bi­reylerin özerkliğini güvenceye alan düzenlemeler alır. Çocuklar giderek artan bir şekilde bireysel özgürlüğün önünde bir sınırla­ma olarak görülür, bu da liberalizmin kürtaj özgürlüğüne verdiği desteği güçlendirir. Ekonomik alanda yatırımın ve mutemetliğin yerini çoğu zaman sürekli çabuk kazanç elde etme talebinin bes­lediği çabuk kar dürtüsü alır. Doğal dünyayla ilişkimize gelince, çocuklarımızı tarım toprağı ve içilebilir su sıkıntısı gibi sorunlar­la karşı karşıya bırakacak olsa da dünyanın armağanlarını kısa zamanda tüketmek doğuştan hakkımız haline gelir. Bu faaliyet­lerin kısıtlanması kültürel normlardan doğan gelişmiş bir kendi kendini yönetimin sonucu değil, (tabii eğer mümkünse) devletin pozitif hukuk uygulama alanı olarak görülür.
İlk gençlik çağlarında, babasını Barselona'daki hukuk eğitimini mali olarak desteklemesi konusunda ikna etmeyi becerememiş ve bundan ötürü köyde kalarak ailesinin küçük sarımsak işletmesine yardım etmek zorunda kalmıştı. Buna karşın, çocukluğundan beri okul kütüphanesinden ve sosyal bilimler enstitüsünden beslenen, ayrım yapmayan hevesli bir okur olması dağarcığını geliştirmesini sağlamış ve ona ortalamadan daha yüksek bir kültür bahşetmişti.
Günümüz hukuk sistemi, yargı önüne çıkan suçlu için şu soruyu sorar: Bu kişi, suçundan sorumlu tutulabilir mi? Whitman ya da Alex’inki gibi davalarda, keza bir Tourette hastası ya da uyurgezerin yargılandığı davalarda, sistem “hayır” yanıtını vermektedir. Ama gözle görülür bir biyolojik sorununuz yoksa, yanıt “evet”tir.
Sayfa 277Kitabı okudu
Reklam
İnsan ırkının bir üyesi olduğunuz için şiir okursunuz, insan ırkı da tutku doludur! Tıp,hukuk,bankacılık bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir,romantizm,aşk,güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir.
637 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bireysel vicdannn...
*Beklediği ve olması gerektiğini düşündüğü şeyin, beklediği ve olması gerektiği gibi olmadığını hissediyordu sürekli olarak. İnsanların soylular ve diğerleri diye ayrıldığı bir dönemde, sözde soyluların yaşayışlarından etkilenip, içindeki sesi susturup onlara benzeyen bir adamın ruhsal bir dirilişi anlatılmaktadır. Bireysel vicdanın uyanışını anlatırken hukuk sisteminin adaletsizliğini, imkânsız bir aşk öyküsünü resmederken Hıristiyanlığın kalıplaşmış yanlışlarını ele alan Diriliş, Tolstoy'un hem bireyi hem toplumu eleştirdiği en acımasız romanıdır. Nehlüdov karakterinin bedensel zevki uğruna işlediği bir hata ve yıllar sonra yüzleştiği bu hata karşısında ruhunu kötülüklerden arındırma yolunda sarf ettiği çabayı anlatır.
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117,3bin okunma
Herkes dini istediği gibi anlayıp, yorumlama ve uygulama hakkına sahip değildir. En basit hukuk kuralları ve tüzükler bile bu denli keyfiliğe açık değildir. Kur'an'ı anlama yorumlama ve uygulama, yine bizzat Kur'anı Kerim ve peygamberin gösterdiği biçimde bir usule göre olacaktır.
Sayfa 76
Dil üzerine incelemelerde, çok defa, yazı diliyle edebi dilden aynı şeymiş gibi bahsedilmiştir. Türk dilcilerine mahsus olan bu hata, daha büyük bir hata doğurdu. Yazı dili müşterek dilin yazı ile ifadesi olduğu için, edebi dilin de halk diline yaklaşması lâzım geldiği neticesine varıldı. Edebî dil, tıp dili gibi, hukuk dili gibi, matematik dill gibi hususî bir dildir (langue spéciale). Bunları anlamak için her bir ihtisasa ait hususî bir kültüre ihtiyaç vardır. Yazı dili (meselâ alelâde bir mektubun dili) müşterek dildir ve bir ihtisasın ifadesi değildir.
127 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
ERHAN METİN BAHTİYARI KİM AĞLATTI Merhaba #kitapsever dostlarım. Bugün sizlere harika bir öykü kitabı ile geldim. Yazarın @erhanhocaylatarzitarih kaleminden özenle yazılmış. #bahtiyarıkimağlattı eseri ile geldim.Kitabımız Akıcı ,su gibi ilerleyen ara ara beni düşündürdü . Betimlemeleri çok iyiydi ve benim için duygu yüklü bir kitaptı.
Bahtiyar’ı Kim Ağlattı?
Bahtiyar’ı Kim Ağlattı?Erhan Metin · Bir Kitap · 202310 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.