Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.36.38
Kitaba isim önerisi: DELİLER ÜLKESİ
Dünyada daha klişe ve saçma bir ‘distopya’ kitabı var mıdır acaba? Cilt kısmı ve kapak ilgimi çekti ve indirimden aldım keşke bu kitabı alacağıma bim’den yaş pasta alıp tek başıma yiyip kilo alsaydım. Daha az acırdım.
Esas karakterin saçmalıkları, saflıkları bitmez mi? O kadar özenti olaylar ki. Bir nokta kadar bile mantıklı yanı yok. Şimdi size
Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü, “Sarmal" kitabıyla Murat Ağırel’e verildi
Kitabın içeriği 1950 yıllarından itibaren başlayan vakıf, siyaset ilişkisini dönemlere damga vuran vakıfların isimleri ve içerikleri bölüm bölüm anlatılıyor.
Neler yok ki.. Milli Türk Talebe Birliği(MTTB), Komünizmle Mücadele Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Türgev, Seta, Okçular Vakfı, Ensar, Tügva ve son dönemin en baş aktörleri Pelikan..
Bu vakıf ve derneklerin kurulma aşamaları, kuruluş amaçları, kuruluş aşamasındaki kişiler ve onların birbirleriyle olan ilişkilerine bölüm bölüm şahit oluyorsunuz.
Valla öyle cok bir şey anlatmaya gerek yok.Kısaca söyle tarif edeyim, 15-20 tarikat, 50-100 aile, 500-1000 kişi arasında hükümet, iktidar, güç "top" olmuş 60 yıldır aralarında paslaşmış durmuşlar... Hep aynı isimler, geçmişte babaları bir sonraki dönem oğulları şimdi kendi oğulları ile sahnedeki isimler hiç yabancı değil.Okuyunca şaşıracaksınız kurulan irtibatlara, yapilan evliliklere, verilen sozlere ve yalan dolan iliskilere. Hepimizin siyasetten bildiği isimler.Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Siyasal İslam, sermayenin kendi çıkarları adına kullandığı İslam'dan başka bir şey değildir. Sözüm dinini içten ve saflıkla yaşayanlara değil, din kisvesi altında hazine yapanlara, ticaret yapanlara, on parmağı on karada olanlara... Tekke, tarikat, zaviye bunlar böyle önü alınmadan tavizler verilerek büyütülürse, çok değil 5 yıl evvel yaşadığımız darbenin tekrarlanması içten bile degil. Din gerekse, ahlak zaruridir.
İlmin, bilmin ve fenin ışığında gelecek aydınlık günlere
Selamlar .
Bulgakovdan okuduğum ilk kitabın yorumu ile karşınızdayım. Asıl okumak istediğim, asıl merak ettiğim kitabı Usta ile Margarita ama ondan önce yazar ile ince kitapları aracılığıyla tanışmak istedim ve açılışı Ölümcül Yumurtalar ile yaptım. Sovyet Rusya'nın ilk yıllarında geçen kitap Persikov adlı zooloji profesörümüzün bulduğu, canlı organizmaların üreme ve büyüme hızını arttıran kızıl ışını anlatır. Aynı zamanda tüm ülkeyi saran tavukları yok eden bir salgın başlar. Bu ışını yurt dışından getirdikleri yumurtalar üzerinde kullanarak tekrar tavuk yetiştirmek isterken hükümet beklemedik bir şeyler ters gider ve ortalık karışır.
Kitabı genel olarak beğendim ve kısa sürede okudum. Yazarın dili oldukça akıcı ve bence yazarla tanışmak için güzel bir kitap oldu. Daha önce okuduğum bir iki Sovyet bilimkurgusuna göre daha basit ve akıcı geldi bana. Sırada Köpek Kalbi var. Sizler de okumadıysanız bu kitabı ile başlayabilirsiniz bence. Keyifli okumalar şimdiden.
#okudumbitti #kitapyorum
#beyazfilvekısahikayeler #marktwain
.
"Siyam'da krala mahsus beyaz file o memleket halkı tarafından ne derece itibar edilip hürmet gösterildiğini biliyorsunuzdur her halde. Yine biliyorsunuzdur ki, bu renkteki bir fil sadece krala tahsis edilir, yalnız kral böyle bir hayvana sahip
Maksim Gorki Ana
Maksim Gorkiyle ilk tanışma kitabım oldu Ana.
Ve gerçekten çok sevdim. İlk başladığım andan itibaren akıcılığını hiç bozmadı.Gereksiz detaylar olmadan konuya sabit kalarak ilerledi.
Rus işçilerin kendi haklarını savunması ve davaları için her türlü yolu denemelerini ve bu süreçte tek dertlerinin işçilere yapılan haksızlıkları ve zulümleri durdurmak olduğunu okuyacaksınız.
Başkarakterimiz Pavel Fabrikada çalışıp bütün bu haksızlığa,adaletsizliğe şahit olur ve bunun ortadan kalkması için elinden gelen her şeyi yapmaya karar verir. Bu yolda onunla beraber olan ona destek olan arkadaşları da vardır. Her şeyleri ardlarında bırakıp tek dertleri davaları olmuştur. Pavel'in anası bu durumdan hiç hoşnut olmaz. Ne kadar yaşanan zülumleri görse de oğlunu ateşe atmak istemez.
Gelin görün ki Pavel anasını dinlemez ve yoluna devam etmeye karar verir.
Bu yolda Ananın değişimini, çok bariz bir şekilde görüceksiniz.
Her şeyden korkan,çekinen bir Ananın olayların seyriyle nasıl başkalaştığını ve kendine geldiğini görüceksiniz.
Hükümet ve işçi sınıfı aradaki sınıfsal farklar,yaşanan haksızlıklar,
Sürgün edilen onca insan,emeklerinin karşılığını alamayan halk...
Ve bunların bir an önce bitmesini isteyen Pavel ve dostları..
Çakırcalı Memed Efe hikayesi İzmir- Aydın(Ödemiş Bozdoğan, Yenipazar, Birgi) çevresinde geçen bir eserdir. Çakırcalı Efenin hayat hikayesini anlatmaktadır. Onu öldüren kişinin kumandanı Rüştü bey tarafından bilgiler ışığında eşkıyalığa ilişkin bilgi vermektedir. Memed Efenin eşkıyalığa başlamasına sebep olan olay ise babası Ahmed Efeyi en yakın
Cemo, Kemal Bilbaşar
Selam Benim çok sevdiğim köy romanlarından birinin, Cemo’nun yorumuyla geldim. Öncelikle şunu söyleyeyim gerek anlatımın sadeliği gerek değindiği konular olsun herkese tavsiye edebileceğim kaliteli bir eser Cemo. Sade, şiirsel, yer yer destansı diyebileceğimiz bir dille yazılmış ve çok kolay okunuyor. Anadolu insanının yaşamına dair birçok unsur içeriyor, türküler, halk hikayeleri, tarihi olaylar, ağa-köylü, köylü-hükümet ilişkileri vs.
Doğu Anadolu köylüsünün direniş öyküsünü anlatır yazar Cemo’nun üzerinden. Kitapta ağalık, şıhlık, dini ve batıl inanışlar, yaşanmış tarihi olaylar (Şeyh Sait İsyanı), evlilik, aşk, intikam, başkaldırı gibi birçok konu anlatılıyor. Baba Cano’nun anlatımıyla başlayan roman, Memo’nun anlatımıyla devam eder. Romanda bir anlatıcının bulunmaması ayrı bir samimiyet katmış esere.
1966 yılında yayımlanan, 1967 yılında TDK Roman Ödülü’nü kazanan bu toplumcu gerçekçi köy romanı kesinlikle okunmaya değer Türk romanlarından. Devam niteliğindeki Memo kitabını da en yakın zamanda okuyacağım.
cinsiyet eşitsizliğinin olmadığı bir ütopya diliyorum
Alice Bradley Sheldon, kalem adıyla James Tiptree JR. 1915 doğumlu bilim kurgu yazarı. Aklıma gelen ilk sorulardan biri neden kendi adıyla kitap yazmadığı ve kimliğini açığa çıkarmadığı oldu. Fakat biraz düşününce sorunun cevabını bulabilirsiniz. Alice Bradley erkek ve kadın arasındaki ayrımı yıkmak için çabalayan bir yazar. Kimliğini açığa
#küçükağacıneğitimi
Nasıl çocuk yetiştirmek isterdim? İşte tam da bu kitaptaki gibi. Hayvanlardan korkmayan,ağaç dallarını kırmayan, doğayı en saf hali ile tanıyan.Saf sevgiyi hisseden. Kuşların çeşitlerini bilen, dillerini çözen. Kendimde olmayan, içimde yara olan özgür bir çocukluk.
"Küçük ağaç, öğrenmenin yapmaktan başka yolu yok. Senin
Nijerya askeri diktatörlük yönetiminde... Kambili ve Jaja ise böyle bir ülkede, kendileri ve aileleri arasında sıkışmış bir durumda büyümeye çalışan iki ergen.
Katolik bir baba ve onun tüm kurallarına boyun eğen bir anne ile birlikte yaşıyor Jaja ve Kambili. Her hareketleri kontrol altında, her şeyin açıklaması dinde, gün içinde tüm saatleri babaları tarafından planlanmış ve düşünceleri bile sansürlenmiş bir şekilde... Kambili’nin iç konuşmaları, babasının düşüncesini okumasından bile çekinmesi, benim içimi acıttı.
Ülkeler büyük ölçekte, aileler ise küçük ölçekte toplumda olan şeyleri yansıtıyor diye düşünürüm hep. Adichie de bu Katolik aile üzerinden ülkesinde olanları, baskıyı, suçlamaları, sıkışmışlıkları, en gerçek haliyle yansıtmış kitabında.
Bu iki genç büyüdükleri evin her şeyini o kadar benimsemiş haldeler ki, çünkü çocuklar acı çektikleri görülmediğinde bunu adlandıramazlar, ayaklarına dökülen kaynar suyu bile normal olarak görüyorlar. Ta ki halalarıyla vakit geçirmeye başlayana kadar...
İşte o zaman her şey değişiyor. Ve acı çektiklerini fark eden bir yetişkin hayatlarına girmiş oluyor.
“Jaja’nın meydan okuması şimdi bana Ifeoma Hala’nın denemek için diktiği mor amberleri hatırlatıyordu: ender bulunan, mis kokan bir özgürlük. Darbeden sonra, Hükümet Meydanı’nda, ellerinde yeşil yapraklar sallayan kalabalıkların şarkısını söylediklerinden farklı bir özgürlük. Yaşanacak bir özgürlük.”
Beni hem diliyle hem hikayesiyle çok etkileyen bir kitap oldu. Nihan Kaya’yı ve yazdıklarını sık sık düşündüm kitabı okurken. Biraz da Tara Westover’ın Talebe kitabına gitti zihnim. Önerimdir
Eski Defterler İtinayla Açılır
Görmek bir devam kitabı. Körlükte başlayan beyaz körlük bu kitapta kılık değiştirmiş olarak geri dönüyor. İlk yüz sayfası oldukça durağan, uzun analizler, akıl okumalar ve ayrıntılarla geçen kitap ardından hızlanıyor, adeta gizemli bir polisiyeye dönüşüyor. Elbette Körlük'ten tanıdığımız karakterlerle buluştuğumuz sürpriz ve üzücü bir sonla biten kitabı, sabırlı okuyucular muhakkak okumalı. Körlük kitabını zor okuduklarını düşünenlerin ise bir kere daha düşünmeleri gerektiğini söyleyebilirim. Her şeye rağmen mutlaka okunması gereken bir kitap olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Konusuna gelince, ülkenin başkentinde yapılan belediye seçimlerinde üç partinin aldığı oylar çok az kalırken boş oy kullanarak beyaz kağıtları sandığa atanların sayısı %73'tür. Seçimler tekrarlanır beyaz oylar %83'e çıkar. Hükümet bu konunun milli birliği ve dünya demokrasilerini tehdit ettiği düşüncesiyle sürpriz bir karar alır. İktidarı sürdürmek için erkin neler yapabileceğini adım adım gördüğümüz kitapta kibirle vicdanın savaşını izliyoruz. Bu savaşta halkın ne tarafta olduğunu ve gücünün neye yettiğini de olayların satır aralarında gösteren roman olası olmasına rağmen okurun hiç beklemediği bir anda çok sürpriz bir sonla bitiyor.
Hakan Günday basit diliyle okuru Türkiyenin karanlık gerçeklerine götürüyor. Hani bildiğimiz ama halının altına süpürdüğümüz, dile getirmekten utandığımız çocuk gelinler gerçeğiyle bir kere daha yüzleştiriyor. Aslında biz dile getirmekten değil çocuğu gelin yapanlar utanmalı !
Eli kalem tutması gerekirken kocasının dayaklarına maruz kalan çocuk gelinlere izin veren hükümet utanmalı. Okurken Türkiyenin acı gerçeği bir kez daha yüzünüze tokat olarak inecek realist bir romandır.
TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR SORUNLARI-EKREM AKURGAL
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, eserleriyle Arkeoloji dünyasında?Hocaların hocası? olarak bilinen, dünyanın en saygın arkeologlarından biriydi. Türkiye'de klasik arkeolojinin kurucusu olan Akurgal...
Arka kapak yazısıyla başlamak istedim. Biraz dikkat çeksin ve bana zamanınızı ayırın diye :)
Bu kitabı tanımama vesile olan “kendime” teşekkür
