yky’den dokuzuncu baskısını okuduğum (1000k’da maalesef yky baskısı yoktu bu yüzden iletişimi işaretlemek zorunda kaldım) yüzbaşının kızı yıllardır okumayı istediğim ama bir türlü okuyamadığım bir kitaptı. şubat ayı hedeflerime eklediğim bu kitaba ayın birinde başladım, bugün yani ayın altısındaysa bitirdim. açıkça söylemem gerekirse kitabı 2-3 günde bitireceğimi düşünüyordum fakat öyle olmadı. çevirisini erol güney’le birlikte canım sabahattin ali yapmış. bundan ötürü eski kelimeler o kadar çoktu ki ben okurken baya zorlandım ve sürekli sözlüğe bakmak durumunda kaldım. üstelik yky’deki baskıda puntolar oldukça küçüktü. bunun da bir dezavantajı oldu elbette.(yky’den okuduğum için bir tık pişmanım maalesef) tahmin ediyorum ki çeviriden ötürü bu kitabın farklı yayınevlerinde farklı sayfa sayıları mevcut. okuduğum ilk puşkin eseri olan bir kitap bana denildiği gibi aşk romanı olarak geçemedi, maria (yüzbaşının kızı) kitabın ana kahramanı hatta kitaba ismini veren karakter olmasına rağmen bana göre çok silikti. kitabın daha çok tarihi kısmı benim ilgimi çekti. hatta bu kitapla fark ettim ki ben tarih akışı içinde geçen bir olay örgüsü okumayı baya seviyormuşum. uzun lafın kısası, bayıldım diyemem (beklentilerimi de tam anlamıyla karşılamadı tahmin edersiniz ki yıllar beklentimin daha da büyümesine sebep oldu) fakat yine de gerçekten güzel bir eserdi.