"Kendine gelmesi için saatlerce dinlenmesi gereken bir şey gibiydi arkamızda bıraktığımız cadde. Öyle hissederdim ki; kaldırımlar basılmaktan, lambalar yanmaktan, vitrinler bakılmaktan yorulmuştu."
“Hiçbir yere gitmedin” dedim ona, ”Hiçbir şey yapmadın.Mutsuz bir çocuklukla bile kutsanmamış iyi bir kızsın.Duygusal Budizm’in, bu hurdacı mistisizmin, tütsü çubukla terapin, magazin astrolojin... hiçbiri senin değil, hiçbirini kendi kendine anlamadın.İçine düştün, hatırı sayılır sezgilerden bir bataklığın içine düştün.Kendi mutsuzluğunun ötesinde bir şeyi sezinleyecek özgünlüğün veya tutkun yok. Neden zihnini diğer insanların mistik bayağılıklarıyla dolduruyorsun ve kabuslar görmene sebep oluyorsun?”