Herkese Merhaba. Mino'nun Siyah Gülü kitabının incelemesiyle geldim.
Gerçekten nereden başlasam, neler anlatsam bilmiyorum. İlk 100 sayfada kitabın içine girmekte zorlansamda geri kalan 160 sayfa nasıl bitti anlayamadım. Hasan'ı, Zehra'yı, Münevver'i, Cahit'i tanıdıkça hikaye aktı gitti. Keşke bir bölüm de olsa Hasan'ın gözünden de bir şeyler okuyabilseydik. Sadece kısacık mektuplarıyla yetinmek zorunda kaldık.
Bu hikaye her ne kadar kitabın arka sözünde 12 Eylül darbesinin fonunda bir yasak aşkı anlattığını vaadetsede, aslında bundan çok daha fazlasını okuyucuya sunuyor. Bu hikaye yarım kalmışlıkların,olamamışlıkların hikayesi.
Bu hikaye özgürce yaşamak adına korkusuzca bir aşka düşen kadının; bencilliğini, hüznünü,
Yasak aşkın pençesine düşmüş bir adamın kendini tanıma yolculuğunu,
Sevildiğini hiç hissetmemiş bir annenin yaşadığı depresyonunu,
Kendi halinde büyümüş bir kız çocuğunun aşkı öğrenmesini,acıyla başa çıkmasını, gerçekleri öğrenme yolculuğunu okuyacaksınız. Kemerleri bağlayın,peçetelerinizi hazır edin ve en önemlisi kalbinizi kıracak bir kitap okuyacağınızın bilincinde olun.
Bu kitap her ne kadar yarım kalmışlıkların hikayesini anlatsa da sizi tatmin etmez diye düşünmeyin. Edebi açıdan fazlasıyla sizi doyuracaktır. Kelimeler etrafınızda bir girdap gibi sizi sarmalayacak, düşünmediğiniz şeyleri düşünmenize sevk edicektir.
Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. Ben bu kitabı puanlamayacağım. Eğer bu tarz hikayeleri okumayı seviyorsanız hiç vakit kaybetmeden okuyun efenim.
Kitapla kalın, hoşça kalın...