Herkesin kaderi ve şanssızlığı birbirine bağlı bir düzen hayat
Zamansal bakımdan farklı zaman aralıklarında geçiş yapan Ayşe kulin, hikâyede kadınların yaşamlarında nasıl bir döngü içinde geçiş yaptıklarıni gösteriyor bize...
Ayda'nin annesinin adının geçmemesi biraz tuhaf gelse de bana, annesinin güzelliği ve talihsizliğinin bir zincir gibi birbirini izlediği bu trajedi, Ziynet dadinin kadersizliği ile birleşerek hikayede hangi kadının daha çıkmazda olduğu okuyucunun izlenimine bırakılıyor...
Hikâyede Aslı ve Utku gibi karakterlerin biraz daha geri planda kalması yazarımızın ana karakterlere biraz daha fazla önem vermesinden kaynaklı bir durum olduğundan olabileceğini düşündururken bu kişilerin özelikle Utku'nun kişisel tahlili çok geri planda bırakıldığı için bir de dünyaya onun bakış açısından bakılması gerektiğini düşündürdügu için hikayenin sanki bir yani eksik kalmış gibi hissettiriyor...
Sonu hüsran ile biten bu hikayede sevdiklerimizle paylasmamiz gereken zamanları ertelememek gerektiğini ve sevgimizi göstermeyi hep yarınlara bırakmamamiz gerektiğini bize hatırlatıyor,son satırlarda insanın boğazı dugumlense de artık çok geç bir zaman dilimin içinde olan karakterimizin yerine kendimizi koyup üzülüyoruz.
SELAM ARKADAŞLAR SİZE YİNEE HARİKA BİR KİTAPLA GELDİM
10/7
@sibelkircadereuslu kalemimden #kehanettekiçocuk kitabıyla geldim
Yazarın Ortaköy gazeteleri ise çok güzeldi her ayrıntısına kadar inceledim ve bir orta köylü olmak istedim
Öncelikle kitabın konusu çok değişik ve ilgi çekiciydi özelikle isimler , dış görünüşleri acayip güzle geldi bana şuan ne söylesem hikayeyi tam anlatamicam gibi bu hikaye anlatilmaz okunur
Arkadaşlarıyla idaya giren Süleyman saklı ormana gidip hımbıl adındaki yaratığın sidikten korkup korkamdigini tespit edicekti ama saklı ormana gece gidilmek yasaktır misvalar ve köylülerin arsindaki kesin antalsmada köylüler gece saklı ormana gidemez Süleyman saklı ormanda kaybolup kimsenin bilmediği akgole misvalarin evine gider, misvadan kaçan Süleyman akgöle düşüp Ortaköyden bizim dünyamıza gelir 11 yıl dünyamızda kalan Süleyman sürekli kayın ağacınin yanına gider geri dönmek için takı kayın ağacının yanında halkından birini görene kadar ...
21 yıldir geri dönmeyi beceremeyen Süleyman umudunu kaybeder 10 yıl önce halkından olan hamahanin misvalarin kralı olan cinyustan kızın SUZAN ın oluşuyla başlar
Ortaköyde ise durumlar karışmış şamarlari ölmüş onları hayata titan yada taşının bir misvak tarafından çalınmasi sonucunda amansız bir hastalığa yakalanır tüm halk ölmeye başlar
Süleyman ve kamahan da bu hastalığa yakalanır ölmeye yakın Ortaköyden odana adındaki misvak in gelip anca Suzanin onları kurtaracağını söyleyip Suzanin Ortaköye götürür
Ve asıl macera bundan sonra başlıyor Suzanin Ortaköye halkını ve annesi ile amacasi Süleyman'ın kurtaramaya basaracakmi misvaklara savaşabilecekmi
Bomboş ve berbat bir kitaptıı. Popüler kültürün abarttığı fıslardan birisi daha! Dark academia desen değil korku romanı desen hiç hiç değil.. Kitap boyunca bir şeylerin olmasını ve bir umuttur ki beni bağlamasını bekledim ama gel gör ki hüsran... Akıcı okundu ama içine çekmedi, olaylar da boş olunca durum bu! Zaman kaybı sadece!
Hüsran
Benim için çok büyük bir hayal kırıklığı oldu bu kitap. Jane Eyre'ı çok severim ve çok kere okumuşumdur. Kitabın kapağında da "Jane Eyre'dan esinlenilmiş hikayeler" yazısını görünce (ayrıca kitap tasarımı da çok hoşuma gitmişti) bir heves aldım ve başladım. 60 günde anca bitirdim çünkü elim bir türlü varmadı. Jane Eyre'ın yanından yamacından geçmeyecek, ilginç olmak için yazılmış hikayeler ile donatılmış bir kitap. Özellikle "Annemin Düğünü" hikayesinin sonunda yüzümde oluşan ifadeyi, bu kitabı alacak olanlar için referans olarak kullanmalarını isterdim ki kimsenin hevesi benim gibi kursağında kalmasın. Yahu koca kitapta hiç mi beğendiğin bir hikaye olmadı be arkadaş diye soranlara cevabımdır: "Kendi Kendine Üreyen Dağ Akçaağacı". Ona belki on üzerinden yedi verirdim. Kitap içerisinde okunacak tek hikaye oydu.
Bin sayfalık koca bir hüsran. Kitabın yarısından fazlasını çıkarın hiçbir eksiklik olmaz. Kitap bin yerine 200-300 sayfa olsaydı daha çok anlamlı olurdu kanımca.
304 syf.
·
Not rated
AH MELEK ÖĞRETMEN AH...
Melek öğretmen....
Çocukluğundan bu yaşına kadar başına gelen her şeyin sevgisizlikten geldiğine inanıyorum...
Maalesef baba sevgisi görmediği için sevgiyi hep baskalarinda aramış ...
Okurken bazen meleğe çok kızıyoruz nasıl Yaptin bunca şeyi diyoruz ama olayın basına gelince ahhh babası ahh annesi diyoruz ...
Anne çaresiz, baba ilgisiz...
Ve sonunda hüsran olan bir hayat...
Ah melek ogretmen ah....
Çocuklarımızı çok sevelim, özellikle kızlarımızı.
Çocuklarımizi okutalim ve özellikte de kız çocuklarımızı...
Okuyor deyip geçmeden onlarin daima arkalarında olalım. Onları koruyup kollayalım. Çaresiz kaldıklarında hemen bir kapının arkasından çıkıp BURADAYIM CANIM KIZIM BURADAYIM diyelim...
