...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Kimi zaman sevinç, kimi zaman hüzün dolu satırlar birikti bir araya. Yıllar birikti derken! Hani o geçmek bilmeyen, hani o çok uzak görünen… Çoğu zaman, yokluğuydu sevgilinin, çoğu zaman, yalnızlığıydı yüreğimin. Herkes farklı yaşardı aşkı ve herkes aynı biriktirirdi hüznü. Herkes gibi yaşayıp, bir şair gibi yazdıklarımın toplamıdır bu kitap, resmin kelimelere bürünmüş şekli, tamamlanan Puzzle’ın en şiirsel halidir. Beğenerek okumanız dileğiyle, sevgiyle kalın…
Evet otuz sekiz ürkütücü gelebilir ama içine girince insan hemen ısınıyor 😉
Ve ben otuz sekizimde de kendimi çok seveceğim.
Kazayaklarımı; " ki kahkahalarımın izi," beyazlayan saçlarımı; "ki her bir telin taşıdığı sevinç hüzün ayrı değerli,"
doğum çatlaklarımı; " ki evlatlarımın bedenimde ki imzaları."
💃
Rengarenk çiçekleri hiç solmayan ruhumu daha da çok seveceğim.
Yeni yaşımla, çiçeklerime aşk ile..
Sevgi ile.. Kitap ile..
Şiir ve şarkı, yağmur ve güneş, deniz ve kum, çimen ve bulut ile... binbir yeni renk ekleyeceğim...
🌸
Ne demiş şair;
Boşver be yaşı başı..
Yüzündeki çizgileri, saçındaki beyazı..
Kaç bahar daha göreceğin meçhul ömründe,
Fazla kurcalama hayatı...
Gül gülebildiğince,
Sev sevebildiğince,
Yaşa yaşabildiğince !!!
Ve ben her sabah aynada gördüğüm güzelliğe aynı cümleyi kurmaya devam edeceğim...
" Ne güzel şeysin sen...
Yaşın hep 19 😉 "
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm
Sene 2009… Üniversite hayatımın ilk yılları… “Topluma Hizmet Dersi” kapsamında körler okuluna gideceğimiz söylendi. Tam adıyla “Gaziantep GAP Görme Engelliler Ortaokulu”. İlk duyduğum anda gitmek istemedim çünkü dersine gireceğimiz sınıf, görme engellilerden oluşan bir sınıftı. İsteksiz olma sebebim o hüzün dolu duygu dolu atmosferi bünyemin
GECE
"Bu kitabı neden yazdım?
Delirmemek için."
Yıl 1944. Yer Auschwitz toplama kampı. Hayvan vagonlarına balık istifi şeklinde sıkıştırılan Yahudiler. Çocuklarını arayan anne babalar. Anne, baba ve kardeşlerini arayan çocuklar. Kaos. Zayıf ve hasta olanların fırınlara yakılmaya gönderildiği, çalışacak durumda olanların yaşamak için
"İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir”
Camus
İnsan ne de olsa daima biraz kendisinin dışındadır.
İnsan ne de olsa daima biraz sahtedir.
İnsan ne de olsa daima biraz kibirlidir.
İnsan ne de olsa daima biraz sevmekten uzaktır.
İnsan ne de olsa daima biraz
Ayrılık; araya giren mesafeler değil, uzaklık değil... Ayrılık nedir biliyor musun?
"Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık." diyor Şükrü Erbaş...
İnsan birbirine bu kadar zarar veriyorken, can
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
Ve Güz Geldi Ömür Hanım
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı...