Ülkü Acar Ciner

Ülkü Acar Ciner
@huzursuzkitap
Sıkı Okur
Öyle Olsun Dergi Biraz kültür, Biraz sanat, Bolca Edebiyat Ücretsiz E-Dergimizi indirmek için; oyleolsun.com
Sokrates, satılmak için sergilenen lüks mallara bakarak, "Gereksinmediğim ne çok şey var" demişti.
Reklam
İç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur; öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz. İyi, ılımlı, yumuşak bir karakter kısıtlı koşullarda hoşnut olabilir; öte yandan, hırslı, kıskanç ve kötü biri tüm zenginliğe karşın hoşnut değildir. Ama ancak, sürekli sıradışı, zihinsel açıdan olağanüstü bir bireyselliğin tadına varan bir kimse için, genel olarak ulaşılmaya çalışılan hazlar bütünüyle gereksizdirler, hatta sadece rahatsızlık verici ve usandırıcıdırlar.
... iç dünyası zengin olan bir kişi yazgıdan çok şey beklemez; buna karşılık bir aptal, sonuna dek bir aptal olarak, bir hödük olarak kalır; isterse kendisi cennette, etrafı hurilerle çevrili olsun. Bu yüzden Goethe der ki: Halk ve hizmetçi ve ermiş kişi, Her zaman teslim ederler ki, Yeryüzü çocuklarının en yüce mutluluğu Sadece insanın kendi kişiliği. Doğu-Batı Dîvânı

Reader Follow Recommendations

See All
İnsanın olası mutluluğunun ölçüsü bireyselliğiyle önceden belirlenmiştir. Özellikle zihinsel gücünün sınırları, yüksek bir hazzı alma yeteneğini sonsuza dek belirlemiştir. Bu sınırlar darsa, dışarıdan gelen tüm çabalar, insanların ve şansın onun için tüm yaptıkları, o kişiyi sıradan, yarı hayvansı insani mutluluğun ve hoşnutluğun ötesine geçiremezler: O kişi duyusal zevklere, rahat ve keyifli aile yaşamına, düşük bir dost canlılığına ve kaba saba bir zaman öldürmeye bağlı kalır: Eğitim bile, bir bütün olarak onun bu çemberini genişletemez, genişletebilse bile, bu çok kısıtlı kalır. Çünkü en yüksek, en çeşitli ve en kalıcı hazlar, zihinsel hazlardır; gençliğimizde bu konuda ne denli çok yanılsak da bu hazlar zihinsel güce bağlıdırlar.
Sahnede biri prensi, bir başkası danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçiyi ya da askeri ya da generali vb. oynar. Ama bu farklılıklar yalnızca dış görünüştedir: İç dünyada böyle bir görünüşün çekirdeğinde, herkeste aynı şey yatar: Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. Yaşamda da böyledir. Rütbe ve zenginlik farklılıkları herkese oynayacağı rolü gösterirler; ama bunlara asla içsel mutluluk ve hoşnutluk farklılıkları karşılık düşmez; burada da, herkesin içinde aynı zavallı saf adam vardır; elbette malzemesi herkeste farklı olan ama biçimi, yani asıl özü gereği herkeste hemen hemen aynı olan eza ve cefa içinde; derece farklılıkları bulunsa da, bunlar asla rütbeye ve zenginliğe, yani role göre ortaya çıkmazlar. Çünkü insan için var olan ve olup biten her şey, her zaman dolaysızca onun bilincinde vardır ve orada olup biter; bu yüzden önce önemli olan, açıkça bilincin niteliğidir, ve çoğu durumda, içinde ortaya çıkan biçimlerden çok, bu niteliğin kendisi söz konusudur.
Reklam
Örneğin biri, yaşamında karşısına ilginç olaylar çıkan bir başkasını bu yüzden kıskanırsa, onu daha çok, bu olaylara onun betimleyişi içinde sahip oldukları önemi kazandırmış olan kavrayış yetisinden ötürü kıskanmalıdır: Çünkü akıllı bir kafada böyle ilginç bir biçimde görülen aynı olay, sığ bir kafanın sıradanlığıyla kavrandığında, sadece günlük yaşamın yavan bir sahnesi olacaktır.
Herkesin içinde yaşadığı dünya, öncelikle kendi kendisini kavrayışına bağlıdır, bu yüzden kafaların farklılığına göre yönlenir: Bu farklılığa göre yoksul, dar ve sığ ya da zengin, ilginç ve anlam dolu olabilir.
Tüm sınıfsal ya da kökensel üstünlükler, hatta asalet, zenginlik vb.; sahici kişisel üstünlükler karşısında, büyük bir zihin ya da büyük bir yürek karşısında, gerçek krallar karşısındaki rol icabı krallar gibidirler. Daha Epikuros'un ilk öğrencisi Metrodoros, bu konuda bir bölüm yazmıştır: "Mutluluğun içimizdeki nedeni, nesnelerden oluşan nedenden daha büyük olduğu için".
Kolay şey değildir mutluluk, kendimizde bulmak çok zor, başka yerde bulmak imkânsızdır.
Sayfa 1 - ChamfortKitabı okuyor
Kalabalık, yalnızlık: etkin ve verimli ozanın birbirleriyle kolayca değiştirebileceği eşit deyimler. Yalnızlığını kalabalıkla doldurmasını bilmeyen kişi telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını da bilmez.
Reklam
Ya! Evet! Zaman yeniden belirdi; Zaman hükümdar, Za man hüküm sürüyor şimdi, çirkin ihtiyarla birlikte tüm o şeytansı topluluğu geri döndü: Anılar, Pişmanlıklar, Spazmlar, Bunaltılar, Karabasanlar, Öfkeler, Bunalımlar.
Not: lütfen professör Nemura söyleyin insanlar ona güldüğünde öyle huysus olmasın ozaman daha çok arkadaşı olur. İnsanların sana gülmesine ses çıkarmassan daha kolay arkadaş bulursun. Gittiğim yerde benim çok arkadaşım olucak. Not: lütfen eğer vaktiniz olursa Algernonun arka bahçedeki mezarına birkaç çiçek koyun olurmu.
Sayfa 325Kitabı okudu
Hayata neden hep bir pencereden baktığımı bir anlasam...
Sayfa 312Kitabı okudu
"Öyle, işte - şiirlerde olduğu gibi... Seni görmek istedim."
Sayfa 306Kitabı okudu
"Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez."
Sayfa 262Kitabı okudu
6.2k öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.