Şeytan ve Nefs-i Emmâre
Şeytan yeme ve içme sebebiyle Adem oğluna musallat olur. İnsan ikisini (yeme ve içmeyi) terk ettiği zaman, mide ve ferç şehvetini kestiği takdirde şeytan asla kendisine müdähele etme yolunu bulamaz. Şeytanı ıslah etmenin yolu kişinin midesine ve beline sahip olmasından geçer. Amma nefs-i emmâre'nin ıslahının yolu vardır. Nefs-i emmårenin islah yolu, beş vakit namazdır. Çünkü namazın farz olmasının sebebi nefsin ıslahıdır. Zirā namazda üç tabaka lezzet vardır. 1- Büyük Melik'in (Allah'ın) huzurunda el bağlamak, 2- Onun için rükü'a varmak, 3- Onun için secde etmek. Nefis, hudû', (boyun eğmek) huşû' ve tezellül (tevâzu) ile ıslah olur
Sayfa 35 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
“Ben ağladıkça etti tegâfül o mest-i nâz Hâb-ı girân âdeme bârân iken gelir” [O, baştanbaşa naz olan sevgili, ben huzurunda ağladıkça ilgisizleşti, nazı arttı ve ağır uykuya vardı âdeta. E tabiî normaldir, gözyaşlarımı yağmur zannetti zâhir; malûmdur ya yağmur yağınca insanın uykusu artar.]
Reklam
"Hırka-i saâdet etrafında oluşmuş önemli geleneklerden biri de Sultan Ahmed tarafından başlatılan, ramazanların on beşinci günü yapılan ziyaretlerdir. Bu ziyaret öğle namazından sonra başlar; güzel sesli imam ve müezzinlerin ayakta Kur'an okurken, birçok görevlinin hazır bulunduğu bir sırada padişah, şeyhülislâm, sadrazam ve diğer erkân hırkayı ziyaret ederlerdi. Hırka-i saâdetin gümüş tahtı ve altın anahtarlı altın sandukası sultanın huzurunda açılır, yedi ipek kadife bohça içindeki hırka çıkarılır, uçları su dolu bir kaseye hafifçe batırılarak ıslatılır ve bu su, dolu kazanlara taksim edilir, kazanlardaki su ise içilmek üzere dağıtılırdı. Bu âdet, daha sonraları hırkaya zarar verdiği gerekçesiyle sadece bohçanın bir kısmı ıslatılmak suretiyle devam ettirilmiş; II. Mahmud tarafından da tamamen kaldırılmıştır."
Sayfa 86 - Kitabevi
Şuurlu bir müslüman namazın ne kadar büyük bir ibadet olduğunu bilir, namaz sayesinde merhameti geniş olan ezelî mabudunun manevî huzurunda bulunduğunu anlar. O mukaddes mabudunun kendisini görüp bildiğini düşünerek son derece edebe riayet eder. Görünüş haliyle tevazu belirten bir durum alır. Mümkün olduğu kadar kalbinin iç duygularını dünyadan ve bayağı düşüncelerden korumaya çalışır. Bunun içindir ki: "Namaz ancak kalb huzuru iledir." denilmiştir.
Sayfa 132
Bir hadîs-i şerîfde: "Kulun, Rabbına en yakın olduğu hal, secdeye varmış olduğu haldir. Artık secdede duayı çokça yapınız" buyurulmuştur. Çünkü secde hali, en ziyade küçülme ve teslimiyet hali olduğundan orada duanın kabulü umulur. Secdesiz bir namaz, namaz değildir. Mabudumuzun manevî huzurunda yerlere kapanarak saygısını arzetmek istemeyen bir insan, kulluk görevini terk etmiş, Yüce Allah'ın rahmetine kavuşma şerefinden yoksun kalmış olur.
Sayfa 125
Räbiatü'l-Adeviyye'ye bir adam gelmiş. Başlamış huzurunda dünyayı yermeye: "Dünya şöyle kötü, böyle bayağı, şu kadar adi. Ah şu dünyanın ettikleri." Epey uzun da süren bu yerme seansından sonra, tarihin gördüğü en dev kadınlardan olan Rabia Sultan ona şöyle demiş: "Bitirdiysen, senin şu ana kadar ne yaptığını söyleyeyim. Senin konuşmandan benim anladığım, sen dünyayı çok önemsemiş, onu çokça kafana takmışsın."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.