zeynep

Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?
Reklam
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık,manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez.. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak,ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir.
“Böyle bir karanlığa girmek beni korkutmuyor artık. Tüm insanların istediği gerçek mutluluğu aramaya çıkacağım, kararım kesin. Aramaya birlikte gideriz,değil mi Campanella? Gidebildiğimiz kadar uzaklara hem de…”

Reader Follow Recommendations

See All
alakarga,seni hatırlıyorum. o zsmanlar dimdik dururdun ve hayaller kurarken bu büyüdükçe büyüyen kabusu aklımın ucundan bile geçirmemiştim. her şey olup bittiği zaman ellerime senin kanın da mı bulaşmış olacak?
ve sen evime bir kış kedisinin yumuşacık patileriyle geldin,siyah elbisenin fısıltısı topuklarında dolanıyordu ve yine kalbime de işte bu sessizlikte geldin. o halde neden elimi bırakıp ayrıldığında bunca gürültüye neden oldun, son sesiyle bağıran kornalar ve son sesiyle gümleyen davullar?
Reklam
spoi olmasın dikkat
başarı şansı sınırlıydı;koşullar aleyhineydi. kaderinde bundan kaçmak yoktu… bu noktaya gelip hala nefes alıp veriyor olması yoktu. Aelin elini kalbinin üzerine götürüp orada tuttu. önemli olan bunun gücü. nerede,ne kadar uzakta olursa olsun yuvana dönmen için sana kılavuzluk edecek bu.
Sayfa 771Kitabı okudu
bu karanlık patikada beraber yürüyüp ışığa çıkmışlardı. rowan yollarının burada son bulmasına izin vermeyecekti.
Sayfa 223Kitabı okudu
hepimiz diğer yarımızı bulma özlemiyle doğarız. bir insanın diğer yarısının şekli, iki taraf da aynı şeyi aradığı sürece neden önemli?
fakat susuyorlardı:ikisinin de yüreği sözlerin karışıklığından,insanların yasalarından kurtulmuş sonsuz özgürlüğün içinde uçuyordu.
tsuneko,”yalnızlık” kelimesini asla yüksek sesle söylemese de,yalnızlık onun etrafında üç santim kalınlığında bir hava akımı gibi girdap gibi görünüyordu ve ben yakınındayken,beni de sardı,kendi acı veren melankoli girdabımda mükemmel bir şekilde karışıp birleşti. tıpkı,”suyun derinliklerindeki bir taşın üzerine konan güz yaprağı gibi,” korkumdan ve kaygımdan kendimi uzaklaştırmayı başardım
Reklam
toplum dediği tam olarak neydi? insanın çoğulu mu? toplum denen şey tam olarak nerede bulunuyordu? tüm hayatımı toplumdan korkarak,onu güçlü, ürkütücü ve korkutucu bir şey olarak hayal ederek yaşamıştım. ama horiki konuşurken birden anladım. “toplum dediğin şey sen değil misin?”
büyüklerinin dediklerine kulak asma. git hadi; rüzgar gibi özgür ve her zamanki gibi cahilsin.
“Dünyada bir insanın vicdanına eşdeğer nitelikte bir büyü yoktur,yazıyor.”
Sayfa 435Kitabı okudu
“ah,çocuk,” dedi sesini alçaltarak ve pencereden bana doğru döndü. “ben seni niçin seviyordum ki? bilincine varmadan da olsa benden daha yukarılarda,daha seçkin,daha zarif ve ışıltılı olduğun için. ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana. ayrıca niye olmasın ki?
evet,sadece bu yüzden. yoksa ömür boyu o zamanlar olduğum gibi kalırdım muhtemelen, yani kendi kişiliği ile ilgili kibirlenmeyen, aksine alçakgönüllü, fakat bir uzman olarak bilgisinin eksiksizliğinden emin olarak abartı ve gurur dolu biri. fakat zamanla aeni niçin kaybettiğimi anladım: senin neyin eksikliğini çektiğini göremediğim için, senin içindeki güçlü ve sağlıklı olan yanı yanlış anladığım için; sen sen gelişimin engellendiği için, kendini sanatsal anlamda ifade edebilecek durumda olmadığın için hastalıklı görünüyordun.
“pekala Jase,” diye bağırdım. “işte cevabın! evet,eskiden bir hırsızdım! ama sakın basit bir hırsız olduğumu söyleme!”
Reklam
“Ne fark eder? Onlar geliyor,biz bir yere gitmiyoruz ve günün sonunda hayatta kalan kazanacak. Savaş kimin haklı olduğunu belirlemez. Savaş hayatta kalanı belirler.”