Hz. Ömer'in (ra) Sa'd'a (ra) Kadisiye Savaşı ortamında dikkat etmesi gereken hususiyetleri anlatırken şunları söyledi:
︎●Ey Sa'd! Kaçanların peşine düşmeyeceksin.
︎●Hangi dine mensup olursa olsun din adamlarına kılıç kullanmayacaksın.
︎●Kadın, çocuk, yaşlıya el uzatmayacaksın.
︎●Hayvanları telef etmeyeceksin.
︎●Ey Sa'd! Sakın Allah Resûlünün dayısı ve arkadaşı olman seni gururlandırmasın. Bu gurur seni Allah'ın emrini uygulamaktan alıkoymasın.
Hz. Ömer( r.a) Kadisiye Savaşı döneminde Sa'd Bin Ebi Vakkas'a İslam savaş hukukunun sınırlarını hatırlatmış, her durumda bu hukuka uyma zorunluluğunu belirtmiş ve:
"Allah, kötülüğü kötülükle değil, iyilikle giderir. Allah ve insanlar arasında, O'na itaatten başka bir şey yoktur. Allah katında bütün insanlar eşittir. Allah onların Rabbi, onlar da onun kullarıdır. Onlara verilen hayat için, Allah'ı zikrederek, O'nun kanunlarına tâbi olarak, O'na hamdederler. Sen Resûlullah'tan ne gördünse, nasıl şâhit oldunsa aynen öyle hareket et."
demiştir
Çok gülenin heybeti azalır.
Şaka yapan hafife alınır.
Bir şeyi çok yapan onunla tanınır.
Çok konuşan çok yanlışa düşer;
çok yanlış yapanın hayâsı azalır;
hayâsı azalanın takvası azalır;
takvası azalanın ise kalbi ölür...
Hz.Ömer (r.a)
Bizim bir Kudüsümüz var mı?
Coğrafi açıdan sormuyorum, mekânsal anlamı kastet-miyorum; zihnimizin bir yerlerinde su andaki varoluş biçimiyle içimizde davasız bir yara olan, esareti kalplerimizde derin acılara sebep olmus, adını andıkça ettiğimiz ahlarla yüreğimizi dağlayan yahut aklımıza doğrudan Peygamber Efendimizin isrâsi, miraci geldiği için gözlerimizi ışıtan, Mescid-i Aksa’sında kılınan namazların, Mekke ve Medine ile beraber dünyanın bütün yerlerinde kılınan namazlardan kat kat daha makbul ve sevap olduğuna olan inancımızdan iki rekat namaz kılmak için can attığımız; bize Resûlullah’ın, Hz. Ömer'in, Selahaddin Eyyubilerin, Yavuz Sultan Selim Hanlarin, tevhid dini İslamımızın vahdet bayrağı semâlarından hiç inmesin diye hayatlarını bu aziz ve kutsal topraklara feda etmiş yüz binlerce şehidimizin emaneti; izzet ve namusu yüz yıldır küffar ayakları altında hayasızca çiğnenen Müslüman kardeşlerimizin, bir toplama kampından farksız sokaklarında insan muamelesi bile görmeden âdeta yaşayan ölülere döndürüldüğü için yüreklerimizin paralandığı ve o mübarek Peygamberler diyarı, ilk kıblemiz, özgür almadıkça kendimizi de özgür ve müreffeh hissetmediğimiz, hissedemeyeceğimiz "Kudüs" diye bir gündemimiz var mı?