“Ey Allah’ın kulu! Otu bol bir vadiden geçerken otlayıp semizlemekten başka bir düşüncesi olmayan, semizlenince kesilen bir hayvan gibi olma. Bil ki yönetici haktan saptığında onun yönetiminde bulunanlar da doğru yoldan uzaklaşırlar. İnsanların en bahtsızı halkını sefalete sürükleyen yöneticidir.”
Veda Haccı'ndan önceki süreçte bir gün Hz. Peygamber (s.a.v) sabah namazının ardından cemaate dönerek, “Ey Muhacirûn ve Ensâr topluluğu! Hanginiz Yemende görevlendirilmek ister?" diye sordu.
Hz. Ömer (r.a) kalkarak "Ben isterim ey Allah'ın Resûlü" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) herhangi bir karşılık vermedi. Ardından aynı soruyu tekrarladı.
Bu defa Mu'âz b. Cebel ayağa kalkarak "Ben isterim ey Allah'ın Resûlü" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v), "Bu görev senindir” buyurdu.
Hz. Peygamber (s.a.v) kendisini Yemen'e gönderme kararını açıkladıktan ve oradaki görevini zikrettikten sonra şöyle buyurmuştu: “Umulur ki Allah senin bu sıkıntını giderir. "
Mu'âz b. Cebel sonrasını şöyle anlatıyor: "Gidip yol hazırlığı yaptım. Sonra da Hz. Peygamber (s.a.v) bana izin verene kadar mescidin kapısında bekledim. Sonra elimi tuttu ve benimle birlikte yürüdü..."
Yine Sahâbe'den Sehl b. Ebî Hasme (41/661 civarı) şöyle demiştir: "Resûlullah (s.a.v) hayattayken fetva verenler Muhacirûn'dan 3 kişi: Ömer, Osmân ve Ali; Ensâr'dan da 3 kişi idi: Übeyy b. Ka'b, Mu'âz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit" (r.anhum ecmaîn).
… Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.v) vefat ettiğinde ictihad seviyesine ulaşmış olan sahâbîlerin sayısının 20'den fazla olmadığını söyleyen İbnu'l-Hümâm'ın (861/1457) bu tespitinin de İbnu'l-Cevzî'nin söylediğine(14 sahabi adı vermiştir) çok aykırı düşmediği söylenebilir.
Her ne kadar Hz. Peygamber'in (s.a.v) Sahâbe'den herhangi birini diğerlerine mutlak anlamda tafdil ettiğini söylemek doğru değilse de, kimi sahâbîlerin bazı hasletlerde diğerlerinden üstün olduğu bir gerçektir. Bu nokta bizzat Hz. Peygamber'in (s.a.v) ihbar ve tesciliyle sabittir:
“Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr, Allah'ın emrini yerine getirme konusunda en serti Ömer, samimi hayâsı en çok olanı Osmân, kaza/yargı işini en iyi bileni Ali b. Ebî Tâlib, helal-haramı en iyi bileni Mu'az b. Cebel, feraizi en iyi bileni Zeyd b. Sabit, Kur'ân kıraatlerini en iyi bileni Übeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tır. "
Yine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Kur'ân'ı dört kişiden öğrenin: Abdullah b. Mesud, Mu'az b. Cebel, Übeyy b. Ka'b, Ebû Huzeyfenin azatlısı Salim. "
Hz Ömer (r.a) şöyle buyurmuştur: " İleride bazı insanlar çıkacak ve Kur'an'ı Kerim'de ki müteşabih (farklı manalara gelen) ayetlere dayanarak sizinle tartışacaklar. Sizler o konudaki doğru bilgileri sünnet-i seniyyeden (sünneti bilen alimlerden, hadis kitaplarından) öğreniniz. Zira bu bilgiye sahip olanlar Allah'ın kitabını daha iyi anlayıp kavrarlar. "
Erkek, hanımıyla çocuk gibi olmalı, fakat aile reisliği vazifesinde adam gibi olmalıdır. Erkek eve girerken gülmeli, çıkarken susmalı, bulduğunu yemeli, bulmadığını sormamalıdır.
Hz.Ömer (r.a)
Resûlullah ﷺ efendimiz, Hz. Ömer'in elinde Tevrat'tan bir sahife görünce; Resulullah'ın öfkelenerek şöyle buyurdu: "Allah'a yemin ederim ki eğer Musa aleyhisselâm sağ olup aranızda bulunsaydı bana tâbi olmanın dışında hiçbir davranış ona mubah olmazdı."
O halde Resulullah, bu davranışı ile ilk teşekkülü döneminde bu nesli, kendisinden besleneceği sadece Allah'ın Kitabına yöneltmek istiyordu. Ancak bu şekilde onların vicdanları Kur'an'a bağlanabilir ve sırf onun metodundaki yola dönmeleri sağlanabilirdi. Bundan dolayı Resulullah aleyhis- selâm, Hz. Ömer'i başka bir kaynaktan beslenmeye teşebbüs ederken görünce öfkelenmiştir.
(Maalesef bugün tasavvuf diye bir illet var kula kulluk ettiriyor, aracı koyduruyor, tövbe verdirip günah cikartttırıyor.) Euzubillah.
Efendimiz (sas) Hz. Ömer'e sordu: "Ömer! Sana dünyanın en kıymetli hazinesinin, en kıymetli birikiminin ne olduğunu haber vereyim mi?" Hz. Ömer: "Evet." deyince Efendimiz: "Saliha kadındır." buyurdu. Aynı rivayetin devamında Efendimiz (sas) sâliha kadını şu şekilde tarif etmiştir: "Saliha kadın odur ki kocası kendisine baktığı zaman onu hoşnut edecek, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman malını ve namusunu koruyacak!"*
Hz. Ömer oğlu Abdullah'ın odasına girdi ve ne yediğini sordu. Oğlu “et, canım çekmişti de" diye cevap verdi.
Hz. Ömer: "Sen canının çektiği her şeyi yer misin? Bilmez misin ki, canının çektiği her şeyi yemek, insana israf olarak kâfidir." dedi.
Kudüs’e dair hem tarihi hem coğrafi hemde İslami bir eser. İslami diyorum çünkü Hz.Adem as dan tüm peygamberlere dair bilgileri aktarıyor. Çocuk kitabı aslında .. Kudüslü Ömer bir çocuk kitabı olarak yazılmış haliyle şunu hatırlatıyor bizde çocuklar da bu kadar bilir işte…
Kudüs’ün geçmişi,yapısı,önemi ve Türklerin oradaki hassasiyetine dair hoş bir kitap . Hz.Ömer’den sonra gelen tarihi olaylar ile birlikte şehrin geçirdiği felaketler mücadeleler hatırlatılmış ve önemli isimler tek tek sayılmış Nureddin Zengi,Selahattin Eyyübi,Kanunu Sultan Süleyman,Abdulhamid ve daha nice isimler … Son Osmanlı askeri ile de kitabı bitirmeleri ayrı bir incelik olmuş… Bu kitabı kitaplığınıza koyun …
Erkek, hanımıyla çocuk gibi olmalı, fakat aile reisliği vazifesinde adam gibi olmalıdır. Erkek eve girerken gülmeli, çıkarken susmalı, bulduğunu yemeli, bulmadığını sormamalıdır.
Hz.Ömer (r.a) - Kimyâ-i Saâdet