Merhabalar değerli kitapseverler bugün sizlere Munise Demircioğlu kaleminden Mavi Kelebek adlı kitabı tanıtmak istiyorum. Mira daha beş yaşında iken yetimhaneye bırakılmak zorunda kalan küçük bir kız. Mira yetimhanede uzun yıllar acılara maruz kalıyor ta ki on yaşına gelene kadar. On yaşında Arslan Yıldırım adlı bir devlet adamı Mira'yı evlatlık ediniyor. Mira Arslan Bey ile büyüyor ve gizli görevlere gidip suçluların peşine düşüp tüm zorluklara rağmen tüm görevlerini başarıyla sonuçlandıran bir genç kız oluyor Mira. Mira usulsüz işler ile uğraşan Eşref Bey ve Giray ailesini yakalattırıp hapise attırıyor. Daha sonra ise Mira motosiklet kazası geçirip hiç tanımadığı Ayaz adlı bir adam tarafından hastaneye kaldırılıyor. Daha sonra ise Mira iyileşiyor ama Arslan Bey'e kurulan kumpas sonucu Arslan Bey vefat ediyor. Kitabımızın devamında Mira'nın baba diye adlandırdığı Arslan Bey'i kimin öldürdüğünü öğrenmek için Mira'nın verdiği zorlu mücadeleyi ve hastane sonrası kaderin tekrar bir araya getirdiği Ayaz ve Mira arasında yaşanılan gizemli ve merak uyandıran olayları okuyoruz. Kitabın sonunda devamı gelecek yazıyordu heyecanla kitabın devamını bekliyorum. Yazarımızın kalemi çok akıcıydı çok severek okuduğum bir kitap oldu. Kitap polisiye,aşk gibi temalar içeriyor. Yazarımızın kalemine sağlık okuyucusu bol olsun.
Mavi KelebekMunise Demircioğlu · Arete Yayınları · 03 okunma
BİR PSİKOPATIN GÜNLÜĞÜ
Bir Psikopatın Günlüğü kitabının yorumuyla sizlerleyim. Alemin Kentigerna, yine beni şaşırtmayı başardı. Her anı gerilim dolu bir kitaptı. Katili tahmin etmekte zorlandım Sonunda büyük bir şaşkınlık içerisinde ters köşe oldum Olaylar afasjngevisler kitaba farklı bir hava katmıştı.
Bir Psikopatın Günlüğü kitabından
Yüce Zeus sen historical romance bataklığına düşenin yar ve yardımcısı ol... Çünkü bu türün ne ardı arkası kesiliyor ne de tadı bitiyor.
Elizabeth Hoyt sevdiğim His-Rom yazarlarından biridir. Kalemini Teresa Medeiros'a benzetiyorum açıkçası ancak Teresa'nın karakterleri daha mizahşör oluyor gibi.
Her neyse serimizin ilk kitabinda Spinner's Falls çıkmazından sağ kurtulan birkaç askerden biri olan Samuel Hartley'i okumuştuk. Bu ikinci kitapta ise her şeye tanıklık eden Lord Vale'i okuyoruz. Kitabın konusundan zaten çokça bahsedilmiş ben ne hissettiğimden bahsetmek istiyorum; soğukluk.
Evet arkadaşlar...kitap boyunca kurguya ve karakterlere ısınamadım. Bir historical romance kitabıydı ancak buz gibiydi. Sıcaklık veya romantizm çok hissedemedim. Kadın karakter Melisande kitabın başında ne kadar soğuk bir kişilikse sonda da öyleydi. Hicbir değişim gelişim gösteremedi. Erkek karakter Lord Vale ise eh işte kısmen değişti. Melisande'ye yüreğini ve geçmişini açtığı anlar güzeldi. Ayrıca her bölümün başlangıcında bir hikayenin kısa kısa bölümlerini okumak çok hoş bir detaydı. Gizem unsuru olan konu ise baya arka plandaydı zaten cok da anlamlı ilerleyemedi. Üçüncü kitapta nasıl olur bilmiyorum.
Açıkçası sıkılarak okudum. Tamam çift aniden bir izdivaç gerçekleştirdi ve yavaş yavaş birbirlerine alışacaklar vs ama en azından bir mizah veya duygusallık katılsaydı. Nasıl desem odunsu bir tat vardı efenim anlatabiliyo muyum:D Neyse okumak isteyenlere ancak böyle tarif edebilirdim iyi okumalar.
Bana Aşkını SöyleElizabeth Hoyt · Pegasus Yayınları · 2012328 okunma
Merhabalar! Size yeni bir inceleme ile geldim.
Efran, ünlü bir şirketin CEO'su olarak hayatını sürdürürken Beril'i bir düğünde görür. Eşi tarafından terk edilip bir daha erkeklere güvenmeyen Beril'le.
Beril'in güvensizliği Efran'ın onun karşısına çıkmaya engeldir. O yüzden Efran'da hayatı boyunca yapmadığı bir şeye kalkışarak kendini göstermeye çalışır: Bakıcılık.
Kitabın dili ağır değil, çok akıcı. Çıtır çerezlik bir kitap ve bazı yerleri aşırı komikti bence.
Kitapta anlatılmak istenen şey bence çok güzeldi; Karşılıksız sevmek için kan bağına ihtiyacımız yok.
Keyifli okumalar!
Süper DadıBetül Güçlü · Müptela Yayınevi · 2015485 okunma
Kendimi bu naif ve insani bir şekilde ölmüş âlimin anısını saklayan bu mükemmel yaşlı kadınla kıyaslayınca biraz utandım, çünkü cahil bir kadın olsa da bir kitabı hatıra olarak en azından saklamıştı oysa eğitimli ve bir yazar olan ben. Buchmendel'i yıllardır hatırlamıyordum. Hiç değilse vefat ettikten sonra bir insanı unutmamak adına sadece kitap hazırlamam ve böylece tüm o yaşamların değiştirilemez kaderine geçiciliğine ve unutulup gitmeye karşı kendimi savunmam gerektiğini bilmem gerekirdi..
İnceleme puanı: 8.5/10
Öncelikle şuna değinmek istiyorum ki incelemelerimi taze okuduğum kitaplara yazmayı uygun gördüğüm için, önceden okuduğum ve bayıldığım, hatta favori kitap ve serilerimin bile nerdeyse hiçbirine inceleme yazmamış durumdayım. Lakin bu kitabın nerdeyse her detayını hatırlamama ve özellikle de yakın zamanlı bir incelemede
20 dakika Twitter'da geziyormuş gibi hissettim kitabı okurken. Çok keyif aldım, bir otobüs yolculuğunun 1/3'i sürede bitirilebilecek çıtır bi kitap. Can sıkıntısına birebir.
Yazıklar olsun ey âdemoğlu! Senin Allah ile savaşmaya gücün yeter mi? Şüphesiz kim Allah'a isyan ederse, O'na savaş açmıştır. Allah'a yemin ederim ki, elbiselerinin çoğu yün olan Bedir ashabından yetmiş kişiye yetiştim. Eğer siz onları görseydiniz, 'Bunlar delidirler' derdiniz. Şayet onlar sizin iyilerinizi görselerdi, 'Bunların (gerçek İslam'dan) nasipleri yok!' derlerdi. Eğer kötülerinizi görselerdi, 'Bunlar hesap gününe inanmıyorlar' derlerdi. Öyle insanlara yetiştim ki, dünya onların gözünde, ayaklarının altındaki topraktan daha basitti.
Herkese selam. Kötü bir dark türü deneyimiydi benim için. Yazarla yollarımı net ayırıyorum. Gerçekten kitapta mantıklı bulduğum tek cümle Tyler'ın kendisine sorduğu "neden aklındaki en önemli şey onu becermem olan azgın bir ergen gibi davranmıştım?" oldu. Bütün bir kitap boyunca bunun üstüne gidilmesini ve çiftin profesyonel bir
Sıfır abartı yazacağım şimdi tanıtım manıtım değil öyle içten geçenlerle anlatılması gereken bir kitap
Sevgili yazar sanki 1000.kitabını yazmış öyle başarılı bir kalem olmuş ilk olarak...
Tabi naif bir hikaye naif bir dille anlatılmış da ondan...
Aziz çocuk Aziz ,Genç Aziz ,Delikanlı Aziz hiçbiri olamadım diyecek bize bu kitapta ama dağ gibisin
ᴢᴀᴍᴀɴıɴ ʏᴀɴᴋısı • sᴇʀᴅᴀʀ ᴄ̧ᴀᴛᴀᴋ #kitapyorumu
“sevdiğim herkes gittiyse ben neden buradayım?”
uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan birinin yorumuyla geldim bugün.
başkarakterimiz, eser’in ilk gençlik yıllarından başlayarak hayatına konuk oluyoruz. ilk aşkı müzeyyen sayesinde nasıl yaşıtlarından farklılaşıp okumaya ve kitaplara yöneliyor, bu okumalarının akabinde yazmaya devam ediyor…
ilk aşkı müzeyyen’den sonra zeynep ile diyar diyar geziyor. bizde bu gezintide eser’e eşlik ediyoruz. fakat bu gezintinin sonunda annesi hastalandığı için tekrar memleketine dönüyor eser ve biz çok çarpıcı bir gerçekle burun buruna geliyoruz.
sizce bu gerçek nedir?
eser kendiyle ilgili neyi öğreniyor?
evlenmek üzere olduğu zeynep bir anda neden ve nasıl ortadan kayboluyor?
daha bir çok soruyla bizi şok eden müthiş bir finaldi. ben okurken sonunu asla bu şekilde tahmin etmemiştim. hem üzüldüm hem de gerçekten inanamadım.
yazarın kalemi oldukça akıcı ve sizi tek bir satır bile sıkmadan içine alıyor. cümlelerin arasında eser’in dünyasında kayboluyorsunuz. ben başlarda anı tarzında bir kitap olacak gibi düşünmüştüm fakat harika kurgulanmış bir hikayeydi. betimlemeler, kendimize yöneltebileceğimiz anlamlı sorular, şimdiye kadar gözümüzden kaçan kıymetini bilemediğimiz anılarımız… güzel bir sorgulama serüveni oldu benim için.
bu kitabı okumayan çok şey kaçırır. muhakkak okuyunuz.