Dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybeder diyor Peyami Safa. Buradan bir pratikle dili bozulan bir millet bozulmaktan kaçamaz diyebiliriz. Leibniz, 'bana muhteşem bir lisan ver, sana büyük bir millet teşkil edeyim' derken büyük milletlerin varlığını diline borçlu olduğunu ifade ediyor diyebiliriz. Bu bağlamda Türk milletinin büyük bir tarihe
Üstte gök ve allta yağız yer çökmedi
İlimi bozmaya hin gücü yetmedi.
Canımdan can olanlar yad düşüncede
Kardeşin ettiğini, düşman etmedi.
Dinle! Büyük milletin bugün ki nesli.
Olmuşsunuz hepiniz; yabancı sesli.
Düşsün elden gitar, kap yine kopuzu
Ya da ses ver neyine; senden nefesli
Tarihten yankılanır bir ses bilgece.
Dinlersen,
"Yedinci asrın ilk yarısından Gök Türk Kağan sülalesi arasındaki şahsi ihtiras ve entrikalar yüzünden devlet parçalanmak tehlikesine karşı kalmış ve nihayet işe Çin'in fesadı da karışarak Gök Türk ülkesinin doğu kısımları 630' da Çin'in eline geçmişti. Bu arada Kieli Han da Çinliler için bulunmaz bir nimet olduğundan Kieli
İsmet Özel Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir kitabında "niçin İtalya, Patagonya der gibi Türkiye denmiyor da istinye, fasulye dermiş gibi Türkiye deniyor?" diye sual ediyor İsmet Özel sual ederken deniyor/denmiyor şeklinde sual ediyor. Zira biz İstiklal Marşı Derneği olarak zaten memleketimize Türkçe Türkeli diyoruz.
Sualin cevabına
TARİHİ ONLARA BORÇLUYUZ
TURAN DURSUN (1934 - 4 Eylül 1990, yazar, düşünür, eski imâm ve müftü)
Bu başlık altında tanıtacağım ikinci devrimcidir o…
İbn-i Râvendî'nin takipçilerindendir. Yaptığı araştırma çalışmalarında İslamiyet’i ve onun peygamberi Muhammed'i ağır bir biçimde eleştirmiştir. Monoteistik dinler tarihi eğitimi görmüştür. Ateist
Bugünkü Türkistanın sınırı şudur: Doğuda Suçjav civarı (ki aşağı yukarı 99 tûl ve 40 arz) ve buradan daha şimalde takriben 94 tûl ve 47 arza çekilen mevhum bir çizgi; şimalde Sibirya; batıda Yayık ırmağı ve Hazar denizi; cenupta Gürgân ırmağı, Horasan dağları, Hindigûş, Mus Tağ (Buz dağ), Künlün sıradağları.
Eski zamanlarda Moğlistan da
Türkler'e milli mazisini unutturan önce maniheizm, sonra da İslâmiyet olmuştur. Gök Türkler'den sonra 745'te Türkeli'nin başına geçen Dokuz Oğuz-On Uygur ve kısaca Uygur denen Türkler'in üçüncü kağanı «Alp Külüg Bilge Böğü Kağan» (759-780), 763'te maniheizmi resmî din diye kabul etti.
Parlak bir medenî hayat yaşayan