Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

BY

BY
@iambeyzayy_
Sıkı Okur
GEOGRAPHER, TEACHER, READER, WRİTER, POET, BLOGGER, RESEARCHER, NATURE PHOTOGRAPHER.
COĞRAFYACI VE COĞRAFYA ÖĞRETMENİ
NİĞDE ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ
ADANA
ADANA, 22 Şubat 1998
101 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Sahaf mendel
Çünkü kirli ve sıradan görünüşlü alnının arkasında devasa bir hafızası olan ve bunu bilen bu adam, her kitabın baş sayfasının bir resmini kalıcı bir şekilde hafızasına kaydetmişti. İster dün basılmış olsun ister yüzlerce sene evvel basılmış olsun her kitabın basıldığı yeri, yazarının adını ve fiyatını biliyordu. Sanki basılı bir sayfadan okuyormuş gibi içeriğini okuyabiliyor, resimleri kopyalayabiliyordu; yalnızca gerçekten eline aldıklarını değil, aynı zamanda bir kitapçının vitrininde gördüklerini de hatırlayabiliyordu; bir sanatçının, tuvalinde henüz oluşturmadığı hayali eserlerini gördüğü gibi aynı canlılıkla görebiliyordu. Regensburglu bir satıcı tarafından altı mark karşılığında satılan bir kitabın başka bir nüshasının iki yıl önce Viyana'daki bir müzayedede dört krona satıldığını ve satın alan kişinin adını hatırlayabiliyordu. Tek kelimeyle Jacob Mendel, bir başlığı veya sayıyı asla unutmuyordu, kitap dünyasının sürekli dönen ve biteviye bir şekilde değişen evrenindeki her bitkiyi, her infusoryayı, her yıldızı biliyordu. Her edebi uzmanlık alanında o alanın uzmanlarından daha fazla şey biliyordu, kütüphanelerdeki eserleri kütüphanecilerden daha iyi biliyordu, yayıncıların çoğunun kitap listelerini ilgili firmaların sahiplerinden daha iyi biliyordu, üstelik anlaşılmaz ancak her zaman ince hafızasının büyülü güçleri dışında kendisine rehberlik edebilecek hiçbir şeyi yoktu.
Sayfa 21 - Dekalog Yayınları
Reklam
Sahaf mendel
Jacob Mendel'in, İngiltere Müzesi'nin okuma salonundaki genel kataloğa benzeyen ancak iki ayağı üzerinde yürüyebilen canlı bir sözlük olduğunu anlamaya başlamıştım.
Sayfa 19 - Dekalog Yayınları
Sahaf mendel
Bir son sınıf öğrencisi tanıştırdı beni onunla. Günümüzde bile çok az bilinen birinin, manyetizmacı Mesmer'in hayatını ve yaptıklarını araştırıyordum. Yaptığım araştırmalardan yeterince verim alamamıştım, elime geçirdiğim kitaplarda yeterince bilgi yoktu ve yardım almak için üniversitedeki kütüphane görevlisine gittiğimde bana kaba bir şekilde birinci sınıf öğrencisi birisi için referans araştırması yapmanın kendi görevi olmadığını söylemişti. Sonra okuldan bir arkadaşım beni Mendel'e götürmeyi teklif etti: "Kitaplarla ilgili her şeyi biliyor ve aradığın bilgiyi nerede bulacağını sana söyler. Viyana'daki en muktedir adamdır, ilginç de biridir. Adam, tarih öncesinden kalma soyu tükenmiş bir kitap dinozoru."
Sayfa 16 - Dekalog Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sahaf mendel
Demir sobanın yanında, üzerinde "Telefon" yazan, kapıya yakın bir yerde küçük bir masa daha vardı. Bir anda beynimde şimşekler çaktı! Burası Mendel'in yeriydi, Jacob Mendel'in yeri. Mendel'in, Sahaf Mendel'in var olduğu yerdi. Café Gluck'taydım! Jacob Mendel'i nasıl unutabilmiştim? Çok zaman geçmişti, dünyanın sekizinci harikası olan masallar diyarına ait o son derece sıra dışı insanı, üniversitede ve küçük hayran çevresinde meşhur olan, sabahtan gecenin geç saatlerine kadar burada oturan o kitap sihirbazını, bilginin simgesini, Café Gluck'ın medarı iftiharını nasıl unutabilmiştim? Balığımı tutmakta neden bu kadar zorlanmıştım? Sahaf Mendel'i nasıl unutabilmiştim?
Sayfa 13 - Dekalog Yayınları
Sahaf mendel
Kalkar kalkmaz uyanmakta olan hafızama ilk pırıltılar gelmeye başladı. Hatırlamaya başlamıştım, kasanın sağında yalnızca bir elektrik ışığının olduğu, penceresiz bir odaya açılan bir kapı olmalıydı. Evet, gerçekten öyle bir yer vardı.
Sayfa 12 - Dekalog Yayınları
Reklam
Sahaf mendel
Hani insan kontrolü kaybettiğinde, zihinsel güçlerinin yetersizliğini ve eksikliğini fark ettiğinde hep sinirlenir ya, işte kendime öyle sinirleniyordum. Ancak, yine de umudumu kaybetmedim. Küçük bir şey yeterli olacaktı çünkü tuhaf bir hafızam vardır; iyi ve kötü yanlarıyla birlikte bir yandan dik başlı bir şekilde güvenilmez, diğer yandan da son derece güvenilirdir. Somut olaylardaki veya yüzlerdeki en önemli ayrıntıları derinliklerine çeker ve hiçbir istemli çaba onları bu derinliklerden çıkarmaya yetmez. Fakat bir kartpostal, bir zarfın üzerindeki adres, bir gazete parçası gibi en ufak bir işaret, oltasını atan ve başarılı bir şekilde canlı, mücadeleci ve isteksiz bir balığı oltasıyla yakalayan bir balıkçının istediği şeyle ilişki kurmasına yeterli olduğu gibi benim için de yeterlidir. İşte o zaman, bir kez gördüğüm bir insanın özelliklerini hatırlayabilirim; ağzının şeklini, ağzının sol üst tarafındaki eksik köpek dişini, kahkahasının çatlak tonunu, gülerken bıyıklarının titremesini ve kahkahanın yüzünü nasıl değiştirdiğini; hepsini hatırlayabilirim. Yalnızca bu fiziksel özellikler gözümün önünde canlanmakla kalmaz, aynı zamanda yıllar sonra o kişinin bana söylediği her sözcüğü ve cevaplarının mahiyetini de hatırlayabilirim. Ancak geçmişi canlı bir biçimde görüp hissetmem gerekirse, çağrışımları başlatmak için birtakım somut bağlantılara ihtiyaç duyarım. Hafızam soyut düzlemde tatmin edici bir şekilde çalışmaz çünkü.
Sayfa 10 - Dekalog Yayınları
Sahaf mendel
Tek fark ettiğim uyuşuklukla karışık bir gerginlik, anlaşılması güç bir manevi huzursuzluk duygusuydu. Nasıl oldu bilmiyorum ama sonra birdenbire her şeyin farkına vardım. Yıllar önce bu kafeye gelmiş olmalıydım, gelişigüzel çağrışımlar duvarlarla, masalarla, sandalyelerle, bu yabancı, duman dolu odayla ilgili hatıralarımı canlandırdı.
Sayfa 9 - Dekalog Yayınları
Amok Koşucusu
"Gece yarısından sonra birkaç kez ön güverteyi ziyaret etsem de onu bir daha hiç görmedim. Tamamen ortadan kayboldu; yolcuların arasında, kolunda siyah yas kurdelesi olan ve ona söylendiğine göre karısı tropiklerde görülen bir hastalıktan ötürü yakın zamanda ölen bir Hollandalıyla karşılaşmasaydım, halüsinasyon gördüğümü sanacaktım. Kimseyle
Sayfa 116 - Dekalog Yayınları
Amok Koşucusu
" "Sırrı sadece bana ait, başka kimseye değil. Anlıyor musunuz? Diğer yolculardan neden uzak durduğumu, gülüşmelerini ve konuşmalarını duymaya, aptalca cilveleşmelerini izlemeye neden katlanamadığımı anlıyor musunuz? Çünkü aşağıda, çay balyalarının ve Brezilya fıstığı kutularının arasında onun cenazesi duruyor. Kapakları kapalı olduğu için ona yaklaşamıyorum fakat yolcular gezinti güvertesinde aşağı yukarı dolaşırken ya da salonda neşeyle dans ederken gece gündüz yakınımda olduğunu hissediyorum. Aptalca görünüyor, biliyorum. Denizin altında milyonlarca ceset var ve insanların karada ayak bastığı her noktanın altında da çürümüş ölüler. Yine de buna dayanamıyorum. Cenazesini evine götüren bu gemide, dans edip gülünmesine dayanamıyorum. Benden ne beklediğini biliyorum. Hala yapmam gereken bir şey var. Sırrı hâlâ güvende değil ve güvende olana kadar, ona verdiğim söz yerine getirilmiş olmayacak." "
Sayfa 113 - Dekalog Yayınları
Amok Koşucusu
" "Bana baktı, güçsüz olmasına rağmen samimiydi, minnettardı. Evet, yaptığım onca şeye rağmen sonunda bana minnettardı, gülümseyerek teşekkür etti. Kısa bir süre sonra tekrar konuşmaya çalıştı, ama gücü yetmedi. Sonra gözlerini kapatıp huzur içinde uzandı. Gün ışığı odaya dolmadan önce her şey bitmişti." "
Sayfa 96 - Dekalog Yayınları
Reklam
Amok Koşucusu
" "Siz gündüz hiç görmediğim yabancı, sanırım dünyayı rahat rahat geziyorsunuz, birinin öldüğünü görmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Hiç can çekişen birinin yanında oturdunuz mu? Nihai mücadele esnasında bedeninin bükülmesini, mavileşmiş tırnaklarının boşluğu tırmalayışını gördünüz mü? Boğazındaki hırıltıyı işittiniz mi? Gözlerindeki tarifsiz korkuyu gördünüz mü? Siz, avare, dünyayı dolaşan, bir görevden söz edercesine yardımdan söz eden adam, hiç bu kadar korkunç bir deneyim yaşadınız mı?" "
Sayfa 91 - Dekalog Yayınları
Amok Koşucusu
" "Sizden bir şey isteyecektim." Durakladı. "İşin aslı size hikâyemi anlatmak istiyorum. Yeni tanıştığım biriyle bu şekilde gevezelik etmenin ne kadar saçma olduğunu biliyorum ama ruhsal olarak sıkışmış durumdayım. Öyle bir duruma geldim ki mutlaka birisine söylemem gerek, yoksa mahvolurum. Size anlattığımda anlayacaksınız. Elbette ki bana yardım edemezsiniz ama sorunumu anlatmamak beni çok hasta ediyor ve sizin de bildiğiniz gibi herkes hastalarla alay eder... Ya da sağlıklı olan insanlara aptal görünürler." "
Sayfa 21 - Dekalog Yayınları
Amok Koşucusu
"El yordamıyla tek bir kimsenin dahi olmadığı güverteye çıktım. İlk önce tütmekte olan bacalara ve hayalet gibi görünen direklere baktım, sonra gözlerimi yukarı doğru çevirdim; gökyüzü ışıl ışıldı, içine yıldızlar serpiştirilmiş karanlık bir kadife gibiydi. Muazzam bir ışık kaynağının önüne çekilmiş bir perde gibi görünüyordu, yıldızlar ise perdede o tarif edilmesi zor aydınlığın içinden döküldüğü minik delikler gibiydi. Hiç böyle bir gökyüzü görmemiştim. Gece bu saatte, Ekvator'da seyir halindeki bir gemide bile oldukça ferahlatıcıydı. Uzaktaki adaların aromasıyla dolu havayı içime çektim. Gemiye bindiğimden beri ilk defa hayal etmeyi özledim ve bu, duygulara hitap eden bedenimi, bir kadın gibi gecenin yumuşak kucaklamasına bırakma arzusuyla birleşti. Bir yere uzanıp, gözlerimi yıldızlarla dolu gökyüzündeki beyaz hiyerogliflere dikmek istedim. Ancak, şezlongların hepsi kaldırılmıştı ve onlara ulaşmak imkânsızdı. Boş güvertede bir hayalperestin oturup hayaller kurabileceği bir tek yer bile yoktu."
Sayfa 11 - Dekalog Yayınları
989 öğeden 961 ile 975 arasındakiler gösteriliyor.