Yaşım yirmi altı.
Sana kırk senedir aşığım.
Hayat kadar berrak,
ölüm kadar karmaşığım.
Yüreğim kirli bir gökyüzü,
sense dolunay...
Ruhunu esir alan sarmaşığım!
Çok şükür aşığım...
Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, birçok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir.
Açı doyurduğumda, hakareti affettiğimde, düşmanımı sevdiğimde... Bunlar güzel erdemler. Fakat ya dilencinin en fakirinin, suçluların en gaddarının da kendi içimde olduğunu fark edersem? Ya şefkatime en muhtaç düşmanımın kendim olduğunu fark edersem? O zaman ne olacak?
Size son kez söylüyorum: Tüm dikkatinizi kendinize yöneltin, duygularınızı zincirleyin ve mutluluğu tutkularda değil kendi yüreğinizde arayın... Mutluluğun kaynağı dışarıda değil içimizdedir.
Asıl yüksekte olan aşağıda olur hep. Asıl hızlı olan yavaş kalır her zaman. Ziyadesiyle duyarlı olan donuk olur. Asıl güzel ve etkili konuşan suskun durur. Med ve cezir tek bir gelgittir. Kılavuzsuz olan en güvenilir rehbere sahiptir. Çok büyük, çok küçüktür ve her şeyini verenin, her şeyi var demektir.
Osho ve ekler: "Sevgi simyadır. Asla yanlış şeyi sevme çünkü seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni daha yükseklere, doruklara çıkarabilecek bir şeyi sev. Senin ötende bir şeyi sev."