Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Peder ve valideye karşı muhabbetin, Cenâb-ı Hak hesabına olduğu için hem bir ibâdet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyadeleştirirsin. En âlî bir his ile, en merdane bir himmet ile onların tûl-i ömrünü ciddî arzu edip bekalarına duâ etmek, tâ "Onların yüzünden daha ziyade sevap kazanayım." diye samimî hürmetle onların elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhanî almaktır. Yoksa nefsanî, dünya itibariyle olsa, onlar ihtiyar oldukları ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman; en süflî ve en alçak bir his ile vücudlarını istiskal etmek, sebeb-i hayatın olan o muhterem zâtların mevtlerini arzu etmek gibi vahşi, kederli, ruhanî bir elemdir. Hanımlar Rehberi
Sayfa 89 - RnkKitabı okuyor
TÂ’AT: İbâdet. Allahü teâlânın beğendiği, razı olduğu şeyler. Hasene.
Reklam
Madem âhiret var ve madem bâkidir ve madem dünyadan daha güzeldir ve madem bizi yaratan Zât hem Hakîm, hem Rahîm'dir; ihtiyarlıktan şekvâ ve teessüf etmemeliyiz. Bilâkis ihtiyarlık, îman ile ibâdet içinde sinn-i kemâle gelip, vazife-i hayattan terhis ve âlem-i rahmete istirahat için gitmeye bir alâmet olduğu cihetle ondan memnun olmalıyız. Hanımlar Rehberi
Sayfa 36 - RnkKitabı okuyor
İnsan fıtratı itibarıyla kendisinden fayda umduğu, zararları defetmek için yardım istediği, özellikle de zor zamanlarda boyun eğeceği, her açıdan kâmil, görünmeyen ve hiçbir seve muhtaç olmayan bir kudrete psikolojik olarak ihtiyaç duyar. Bu nedenle geçmişten bu yana farklı bölgelerdeki bütün milletlerin ibadet maksadıyla birtakım mekânlar edindiğini görürsün. Güneşe, yıldızlara, ateşe ve taşlara varıncaya kadar birçok şeye, zararları engelleyecekleri ve yarar sağlayacaklarını umarak ibadet etmişlerdir. Bunun tek nedeni ise, insanın tabiatı gereği ruhunun beklentilerini ve gereksinimlerini karşılayacak bir ilâha ihtiyaç duymasıdır.
Sayfa 110Kitabı okudu
Vesveseler sağlam cevaplar verildiğinde hızla eriyip giden hakiki şüphelerden farklılık gösterir. Vesveselerin çözümü onlara cevap verilmesi değildir. Zira cevap yüz kere tekrarlansa bile vesveseler sona ermez. Bilakis kesin çözüm, onlardan uzaklaşmak ve terk etmektir. Şüphelerin bir diğer özelliği de genellikle belirli bir kaynağa sahip olmalarıdır. Bu kaynak video, kitap, arkadaşlar vb. birçok şey olabilir. Ancak vesveseler temelde insanın içinde hissettiği düşüncelerden kaynaklanır. Çoğunlukla da ibadet esnasında meydana gelir.
Yahya İbni Muâz şöyle demiştir: "Zâhid'in yemeği açlığını bastıran şeydir, elbisesi avretini örten şeydir, evi gecelediği yerdir, dünya onun zindanıdır, halvet meclisidir, ibret almak tefekkürüdür, Kur’ân konuşmasıdır, Rab ünsiyetidir, zikir arkadaşıdır, hüzün işi, hayâ huyu, açlık katığı, hikmet sözü, toprak sergisi, takva azığı, susmak kazancı, sabır dayanağı, tevekkül serveti, akıl rehberi, ibadet sanatı, cennet hedefidir." (Açlık, katık gibi yemeği lezzetlendirir. Onun için, açlık hâlinde yenen ekmek, tokluk hâlinde yenen baklavadan daha fazla lezzet verir. Bu da ALLAH Teâlâ'nın gizlice işleyen adaletini gösterir.)
Reklam
Evet dâll olan kimse, bir iş ve bir ibâdet teklifinde başını havaya kaldırarak fir'avunlaşır. Lâkin mükâfatın, menfaatın tevziinde bir zerreyi bile terketmez. Amma nefsini unutan ehl-i kemâl, sa'y, tefekkür, sülûk zamanlarında herşeyden evvel nefsini ileri sürüyor. Fakat neticelerde, faidelerde, menfaatlerde nefsini unutmakla en geriye bırakıyor...
Daha Ne Olsun...
İlim öğrenin.İlim öğrenmek hasene,ilim peşinde olmak ibadet, tekrar etmek tesbih, araştırmak cihat, onu kullanmak Allah'a yakınlık, bilmeyene öğretmek sadakadır. Zira ilim, helale ulaştıran yol işareti, cennet ehlinin yolunun kandilidir. O, yalnızlıkta arkadaş, gurbette dost, tek başınayken seninle konuşandır. O, rahatlık ve sıkıntı rehberi, düşmana karşı silah, dostlara karşı süstür. Allah onunla toplumları yükseltir, onları hayırda önderler, izinde gidilen, yaptıkları örnek alınan, görüşleri kabul edilen liderler ve imamlar kılar. Melekler onların ihtiyaçlarını karşılamak için koşarlar ve kanatlarıyla onları sıvazlarlar. Her yaş ve kuru, denizdeki balık ve karanın yırtıcı ve ehli hayvanları onun için mağfiret dilerler. Çünkü ilim kalplerin hayatı, gözlerin karanlığa karşı ışığıdır. O insanı hayırlı konumlara, dünyada ve ahirette üstün derecelere ulaştırır. İlim üzerinde düşünmek oruca denktir, ilim öğrenme uğraşısı kıyama denktir; akrabalık bağı onunla korunur, helal ve haram onunla ayırt edilir; o, amelin başıdır, amel ise ona tabidir, mutlulara o ilham edilir, mutsuzlar ondan mahrum bırakılır.
Muaz İbn Cebel raKitabı okudu
Bakara
‌ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. Bakara 2 ‌ اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak
"Türklerin göğsü imanlı, şecaatli, ehliyetli mücahidleri, gazileri gibi, İslâm memleketlerinde haysiyetli, ehliyetli fakihler (din bilginleri) olsaydı şu gün Kur'an'ı Kerim hareket rehberi olurdu."
Reklam
İhtiyarlık, alâmettir; yani nimettir.
Madem ahiret var. Ve madem bâkidir. Ve madem dünyadan daha güzeldir. Madem bizi yaratan zât hem Hakîm hem Rahîm'dir. İhtiyarlıktan şekvâ ve teessüf etmemeliyiz. Bil'akis ihtiyarlık imân ile ibadet içinde sinn-i kemale (olgunluk yaşına) gelip vazife-i hayattan terhis ile alem-i rahmete istirahat için gitmeye bir alamet olduğu cihatla ondan memnun olmalıyız.
Hem deme ki: "Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana teshir edilsin, benden bir şükr-ü küllî istenilsin?" Çünki sen çendan, nefsin ve suretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı (konuşan dil) ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalaacısı ve şu tesbih eden mahlukatın hayretli bir nâzırı ve şu ibadet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.
Sayfa 237Kitabı okudu
Ey hapis musibetine düşen bîçareler!.. Madem dünyanız ağlıyor ve hayatınız acılaştı, çalışınız, âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayât-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın, hapisten istifade ediniz. Nasıl bazen ağır şerait altında düşman karşısında bir saat nöbet, bir sene ibâdet hükmüne geçebilir. Öyle de, sizin bu ağır şerait altında herbir saat ibâdet zahmeti, çok saatler olup, o zahmetleri rahmetlere çevirir.
Eğer o muhabbetler, Kur’an’ın irşad ettiği tarzda ve Cenab-ı Hakk’ın hesabına ve muhabbet-i Rahman namına olsalar o zaman hem dünyada hem âhirette güzel neticeleri var. Amma dünyada ise leziz taamlara, güzel meyvelere muhabbetin, elemsiz bir nimet ve ayn-ı şükür bir lezzettir. Nefsine muhabbet ise: Ona acımak, terbiye etmek, zararlı hevesattan
Ey insan! Madem hakikat böyledir; gururu ve enaniyeti bırak. Uluhiyetin dergâhında acz u za'fını, istimdad lisanıyla; fakr u hacatını, tazarru' ve dua lisanıyla ilân et ve abd olduğunu göster. Ve حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ de, yüksel. Hem deme ki: "Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana teshir edilsin, benden bir şükr-ü küllî istenilsin?" Çünki sen çendan, nefsin ve suretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalaacısı ve şu tesbih eden mahlukatın hayretli bir nâzırı ve şu ibadet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.
224 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.