Bener Nefis bir kitap. Güldürüyor, gülümsetiyor, hüzünlendiriyor, düşündürüyor. Boş vakit bolca varsa, insanı içine çeken bu akıcı roman bir nefeste okunabilir. Çevirisi de çok iyi. Romanda, başlıkta da kısaca belirttiğim gibi, çağdaş bir İbn Battuta var. Fas'ın Tanca şehrinden çıkıp yolculuğunda bir sürü macera yaşadıktan sonra, çalkantılı günler yaşayan Barselona'da buluyor kendini ve burada yaşam mücadelesini sürdürüyor. Çocukluk anılarından ilk aşkına, İslamcılarla zorunlu ilişkilerinden Arapça'ya öğrenmeye meraklı İspanyol aşkına ve daha pek çok renkli deneyimlerine kadar bir Arap gencinin yaşadıklarına -ve aslında kendisi gibi hareket eden birçok Arap ve genel olarak Kuzey Afrikalı göçmenleri temsil edişine- şahit oluyoruz.
Basra şehri Fırat ile Dicle'nin sahilindedir. Orada, Mağrib şehirlerinden Vadi-i Sela ve sairede olduğu gibi, med ve cezir olur. Bahr-ı Faris (Basra Körfezi) 'ten çıkan suyu tuzlu haliç şehre on mil uzaklıktadır. Med esnasında tuzlu su tatlı suya ve cezir zamanında ise tatlı su tuzlu suya galebe çalar. Basralılar evlerine bu sudan aldıklarından suları deniz suyu gibidir, denilir.
Sayfa 143 - Yeni Şafak Kültür Armağanı Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
Basralılar cuma namazını yukarıda bahsi geçen Hazret-i Ali mescidinde eda ederler. Bundan sonra mescidin kapısı kapatılarak yalnız cuma günleri oraya gelirler. Bu mescid en güzel camilerden biridir. Hazret-i Osman'ın şehit edildiği sırada okumakta olduğu Mushaf-ı Şerif orada olup, "feseyekfikühumullah ve huvessemiulalim" ayet-i kerimesinin bulunduğu sahifede kan lekesi görülmektedir.
Sayfa 142 - Yeni Şafak Kültür Armağanı Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
İbn Battuta anılarında, Afganistan'dan geçerken Sarobi geçidinde eşyalarının çalındığını, yolunun kesildiğini, kitaplarının ve elbiselerinin alındığını aktarır. Şöyle der: "Afgan beldelerini ziyaret ettim. Buralar adam öldürmenin ve yol kesiciliğin yaygın olduğu bölgelerdir." Bu durum Taliban öncesine kadar hakikaten böyledir.
Yazılı kaynaklar, Saray nüfusunun yaklaşık 75 bin kişiden oluştuğunu aktarır. Bunlar arasında Moğollar, Kıpçaklar, Alanlar, Çerkesler ve Bizanslılar vardı. Ayriyeten, İbn Battuta'nın tanıklığına göre, "her millet kendi yerinde ayrı yaşardı."
Altın Orda'yı 1334 yılında ziyaret eden İbn Battuta, Saray Berke adını çok bariz bir şekilde devletin Batu Han tarafından kurulan ilk başkenti için kullanır. İslam fakih ve vaizleri ise şehri, çeşitli kültürel yapıların inşaatını başlatan ve İslâm'ı kabul eden ilk han olan Berke'nin adıyla bütünleştirirler.
Bizi Beyt-i azîmi ziyâret şerefine nâil ve Halil İbrahim AS davetine icabet edenler arasına dahil eden ve Kâbe-i Şerif, Mescîd-i azîm ve Hacer-i kerîmi müşâhede ile mesrûr eden Cenab-ı Hakk'a hamd-û senâlar olsun!
Sayfa 107 - YENİŞAFAK KÜLTÜR ARMAĞANI Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
Batı Afrika'daki Tagadda'dan bahsederken İbn Battuta şöyle demişti "Bu ülkeden muhteşem köle kızlar, hadımlar ve safran boyalı kumaş gelmektedir." Kendisi kuzeye doğru yola çıkıp Tagaddayı terk ettiğinde, 1353 tarihinde "içerisinde altı yüz kadın köle olan büyük bir kervanla" seyahat etmekteydi.
Halk, her gün sabah namazını müteakip, orada toplanarak Kur'an-ı Kerîm'in yedide birini okur. İkindi namazından sonra da Kıraat-ı Kevseriye için toplanarak Kevser suresinden Kur'an'ın sonuna kadarki bölümü okurlar.
Sayfa 79 - YENİŞAFAK KÜLTÜR ARMAĞANI Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
Câminin yerinde önceden bir kilise vardı; ancak Müslümanlar Dımaşkı fethettiklerinde Halid bin Velid (RA) bir tarafından kılıç zoru ile girerek kilisenin yarısına sahip oldu. Ebû Ubeyde bin Cerrâh da (RA) batı yönünden barış yoluyla girerek diğer yarısını ele geçirdi. Müslümanlar kilisenin zorla ele geçirilen yarısını mescit yapıp, sulhen alınan diğer yarısını olduğu gibi kilise halinde bıraktı. Velid, kiliseyi de ona ekleyerek mesciti genişletmek istediği zaman, karşılığında her ne talep edilirse vereceğini söyleyerek, Rûmlara kilisenin satılmasını teklif etti. Rümların rıza göstermemeleri üzerine Velid binayı cebren ellerinden aldı. Hıristiyanlar bu kiliseyi yıkanın cinnet getirip aklını yitireceğine inanırlardı. Bu ürkütücü iddia Velid'e iletildiğinde "Allah yolunda ilk cinnet getiren ben olayım" diyerek eline baltayı aldı ve bizzat yıkmaya başladı. Müslümanlar bunu görünce kiliseyi yıkmakta birbirleriyle yarış ettiler. Cenab-ı Hak Rümlar'ın inancını tekzip etti.
Sayfa 77 - Yeni Şafak Kültür Armağanı, Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
Dört yanından her nereye bakılsa gözün görebildiği kadar olgunlaşmış meyve görülür. "Eğer cennet yeryüzünde ise, bu yerin Dımaşk olduğuna hiç şüphe yoktur. Ama eğer semāda ise, Dimaşk şan ve şeref yönünden onunla yine de yarışır ve güzellikte müsavi olur" diyen ne kadar da doğru söylemiştir.
Sayfa 76 - Yeni Şafak Kültür Armağanı l, Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor