Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hay bin Yakzan'm bizdeki etkilerinden söz etmek mümkün değil. Çünkü biz ne Ibn Tufeyl'i, ne de eserini tanıyoruz. Batılılaşma süreci içinde "düşünsel bir göç", "ruhsal bir uyruk değişimi" olayı yaşayan aydınımızı değerlendirirken Sait Halim Paşa bunların "Bilgisizliğin en kötüsüne, kendini bilmeme"ye düştüğünü söylüyor.Gerçekten de aydınımız toplumumuzun ahlaki ve manevi hayatını, toplumsal ve siyasal geleneğini, kaynaklarını, anlayışını, kısaca toplumun dehasını temsil eden, ulusal varlığını, düşüncesini, kültür ve sanatını kuran değerleri küçümsemiş, aşağılamış, bunla rı araştırma ve inceleme gereği duymamıştır.
Ibn Tufeyl'in benzetmesiyle söylemek gerekirse evren, güneşin karşısındaki ilk aynadan başlayarak bir aynalar düzeneği içinde güneşin suretinin aynadan aynaya yansıyarak son aynadan suya yansımasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla Tanrı bilgisine ulaşmanın en sağlıklı yolu tecellileri alabilmeye, o da insanın maddi ve manevi pisliklerden arınmasına, kalbini bir ayna gibi parlatmasına bağlıdır. Kalb bir ayna durumunu almca tecelliler orada yansımaya, eş deyişle işrak (aydınlanma) olayı, başlar.
Reklam
Bu yoksunluk süresince, sonsuz bir acı ve sıkıntı çekecektir.
Sayfa 129Kitabı okudu
Gazzâlî'ye göre hakka kısmen yakın olanları bulunsa bile, filozoflara "Küfür ve ilhâd damgasanı vurmak gerekir" Bu, özellikle Farabî ve İbn Sina için gereklidir. Çünkü onlar yirmi konuda İslâm'a muhalif olmuşlar, bunlardan üç konuyla küfre girmişler onyedisiyle de bid'ata sapmışlardır. Gazzâlî'ye göre Farabî ve İbn Sina'nın küfre girmesine neden olan fikirleri şunlardır: 1-Kainatın ezelî olduğunu iddia etmeleri, 2-Ölümden sonra cismanî dirilişi inkâr etmeleri, 3-Allah'ın cüz'iyatı bilmediğini söylemeleri. Zamanındaki sözlü eleştirileri kadar, yazdığı kitaplarıyla da felsefeye büyük darbe indiren Gazzâlî, özellikle Tehafüt el-Felâsife isimli kitabıyla felsefeyi tahtından indirir. Onun değerli çalışmalarıyla yaklaşık dört asır süren felsefe saltanatı sona erer. Onun başarısındaki en büyük avantajı, İslâm'ı bilmesinin yanısıra, felsefeyi de çok iyi tanımasından kaynaklanır. Felsefeyi çok iyi öğrenmiş, sonra onu eleştirmiştir. Halbuki ondan önceki İslâm alimleri sadece İslâm'ı bilmekle beraber felsefe hakkında geniş bilgiye sahip değillerdi. Bu ise felsefe karşısındaki başarılarını engelliyor ve felsefeye daha çok güç kazandırıyordu. Gazzâlî ise her iki bilgiyi de kendisinde toplama başarısını göstermiş bu nedenle felsefe eleştirileri tutarlı olmuştur.
Halbuki İbn Sina ayetlerin anlamlarını açıkça çarpıtıp, İslâm'ı Yunan felsefesi'nin kalıplarına uydurmaya çalışır. Farabî ise zaten İslâmî kaygılara diğer birçok filozofa oranla en az sahip olan kişidir. Farabî, taklid edilmeye en layık kişiler olarak gördüğü Platon ve Aristo'nun fikirlerini, filozofların hakikatı ifade ettikleri ve değişik filozofların ifadelerinde açığa çıkan farklılıkların hakikatın yapısına uygun olduğu inancıyla birleştirip aynı gösterme gayretleri taşır. Kur'an'a ters olup olmamak hiç önemli değildir onun açısından.
"Bugünün Avrupalıları, Hintlileri, Çinlileri ve Orta Doğuluları farkında olduklarından çok daha fazla Orta Asya'da İbn-i Sina ve Biruni'nin döneminde zirveye ulaşan olağanüstü kültür ve entelektüel coşkunluğun mirasçısı konumundadırlar."
Reklam
Diğer alanlar gibi İlahiyat da bu dönemde zirve noktasına ulaşmış­tı.
İbn-i Sina vahiy ve imanın açıklanamaz olduğunu kabul etmekle beraber, dini akıl zemininde ele alan çok sayıdaki düşünürden yalnızca birisiydi. İslam'ın ikinci kaynak kitabı olan hadis külli­yatı bir Orta Asyalıya, Buhari'ye aitti ve Sünnilerce (keza Şiilerin de ekseriyetince) değişmez kabul edilen diğer altı hadis kitabının beşi de Orta Asyalılar tarafından derlenmişti.
Sayfa 57 - Kronik KitapKitabı okuyor
Batı'daki Hristiyanlar üzerinde büyük tesirler bırak­mıştı
Orta Asya'daki düşüncenin kendisiyle iftihar etmesi gereken alan­lardan birisi de sakinlerinin başka hiçbir bölgede görülmeyen ve bitmek bilmeyen bir tutkuyla peşinden koştukları felsefeydi. Felsefe en üst noktasına Aristo'dan sonra "Muallim-i Sa­ni" (İkinci Öğretmen) denilen Farabi ve birçoklarına göre akıl ile vahyi, mantık ile metafiziği ve Aristo ile Neoplatonculuğu başarıyla harmanla­yan İbn-i Sina ile ulaşmıştı. 19 Büyük Alman bilgini Adam Mez Avrupa Rönesansı hümanizminin Orta Asya'daki bu erken felsefi sorgulamanın infilakı olmaksızın vücut bulamayacağı tespitinde bulunmuştu.
Sayfa 55 - Kronik KitapKitabı okuyor
İbn-i Sina, dengeli ve dingin bir sevgiyi aşan tutkulu aşkı, bir hastalık olarak görüyordu.
Ünlü İslam filozoflarından İbn-i Sina melankoli, malihülya ve sevda hastalarının tedavi yollarından birinin ona musiki dinletmek olduğunu söylüyordu.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.