-Her dinin nasıl olup da sadece kendisinin Tanrı’nın kalbi kuşağı olduğunu öne sürebildiğini hiç düşünmüş müydün? Biz, siz ve Müslümanlar, hepimiz gerçek dinin kendimizinki olduğuna inanıyoruz. Üç din de haklı olabilir mi? -Belki de hepimiz haklıyız.
Reklam
Kutub’un Batı’nın bilimsel kuramından sakınmak için makul nedenleri vardı. İnançlarına karşı hiç kuşkusuz en büyük tehdidi saptamıştı. Onu, mantık karşısında 2.000 yıldan uzun bir süre inançlarını korumak için mücadele eden, dindar düşünürlerin çok uzun silsilesinin en sonunda sayabiliriz. Hıristiyan Aquinalı Tommaso, Yahudi İbn Meymun ve Müslüman İbni Sina gibi Ortaçağ’ın bazı en büyük zihinleri dinlerini Yunan felsefesine uydurmaya çalıştı. Ancak sonuçlar hiçbir zaman çok tatmin edici olmadı. Yapboz parçalarını nasıl düzenlerseniz düzenleyin, mantık ile inanç uyum sağlamayı inatla reddediyordu. Kutub’un buna cevabı Müslümanlarınn Batı’nın bilimsel pratiğini kabul edip kuramdan uzak durmalarını teşvik etmekti. Ancak bu, pek uygulanabilir bir öneri değildi: Batılı pratik bilim, Batılı bilimsel kuramdan doğmuştu. Biri olmadan ötekini almak mümkün değildi. Kutub’un biyografisini yazan John Calvert onu gençlik yıllarında “Avrupa’nın romantik ve varoluşçu yazınında iyi seviyede temsil edilen bir örnek” ve “uzanıp bazen daha üst bir tinsel gerçeği bir an için görebilen, varoluşun sıradanlığına aykırı genç bir adam” olarak görmektedir.
İbni Sina ilme çok önem verirdi. İlim hakkında şöyle derdi: nefsini ilimlerle süslemeye ve düzeltmeye çalış. İlimde her şey vardır. İnsanın ruhu kandildir, ilimse onun aydınlığıdır. İlahi hikmet de kandildeki yağ gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa, sana diri denir. Yanmaz ve karanlık kalırsa, sen ölü sayılırsın.
Birliğin beraberliğin ne demek olduğunu bilmeyen, sadece kendi çıkarlarıyla, ele geçirecekleri mevkileri veya dünyalığı düşünen birkaç soysuz Türkistanda devamlı cirit atıyorsa, bizim insanlığımız nerde kaldı? Biz bu şekilde devam eder, birbirimizin eteğini kaldırmakla meşgul olursak, Ruslar sömürgeci ayaklarını Türkistana basarlar ve biz de gelecek nesillerimizi onların boyunduruğuna terketmiş oluruz. Kendi evlatlarını kendi elleriyle kâfirin eline teslim eden, onları esarete sürükleyen biz atalarına elbette Allah lanet eder, oğlum! Babalarının mukaddes ruhlarının yattığı Türkistanı domuz ahırına çevirmek isteyen biz köpekler, elbette Yaratanın kahrını haketmiş oluruz! Timur Korağâni gibi dâhileri, Mirza Babür gibi fâtihleri, Fârâbi, Uluğbey ve İbni Sinâ gibi âlimleri yetiştiren bir ülkeyi helak olmaya sürükleyenler, şüphesiz Tanrının gazabına çarpılmayı haketmişlerdir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.