''... Ağır romanlara, felsefeye gem vurdu bir ara Sabri, topluyordu etrafına çoluk çocuğu, bir sürü yalan yanlış şey anlatıyordu, iyi mi? Bir ara kulak kabarttım ve bunların sadece özetlerini okuduğunu fark ettim. Belli ki içinde ukde kalmış şeyler vardı ve çentik çentik her bir yanını sarmıştı. Felsefi yetersizliğini fark ettiğinde aşkı ilahiye meraklandı. Mevlana ile yarışacağını sanmış olmalı! Bunlara ancak aptallar inanırdı ve görünüşe göre aptalların sayısı çok fazlaydı. Mesnevî-i Şerîf ve Dîvân-î Kebîr desen bunların Kur'an da yazan ayetler olduğunu sanacaktı, Şems-i Tebrizi adını hiç duymamasına karşın Mevlana'nın aşk dolu dizelerini sosyal medya hesaplarında kullanmayı ihmal etmedi. Zaten girip baksan sayfasına demli çay edebiyatından mezun sanırsın! Cahilliği namütenahi olduğu için farkında olması imkânsız. Cehalet içi açılası bir şey olsa içinden bu çıkardı. Cemil Meriç ''Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden âlâ akraba mı olur?'' diyordu hocam. Üzgünüm aynı kitaba baş eğemediğim biri Sabri diyeyim, siz de anlayın.
Hayal gücünü yalnızca kötü anılarını kullanmak adına çalıştırmak, bu kasvetin üzerinde durarak kendi ağırlığınla aynı problem üzerinde batmak ne büyük bir işkenceydi.
Ve en kötüsü de seni okyanusun sessiz derinliğinden dış dünyaya çekip çıkartacak olan kablonun kopmuş olduğunu ve asla yukarı çıkamayacağını bilerek yaşıyorsun.
"Sana inanmıyorum! Çiçekker masumdur. İçlerinde kötülük yoktur. Sadece kendilerini emniyette hissetmek isterler. Dikenleri olunca, kendilerini çok güçlü sanırlar"