Onlar ki, iyice pekiştirdikten sonra da Allah’a verdikleri sözden dönerler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini ayırırlar, yeryüzünde fesat çıkarırlar; işte sonunda zararlı çıkacak olanlar da yalnız bunlardır.
Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler, inkâr edenler ise “Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?” derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.
Hz. Enes (r.a)'ın rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "İman, kökleri yere tutunmuş bir ağaca benzer. İman bu ağacın kökü, namaz gövdesi, zekat dallarıdır..." (Kurtubî, el-Câmi'li Ahkâmi'l-Kur'an, IX, 359).
Bu hadis-i şerifte görüldüğü gibi iman; ağacın kökündeki ince damarlara benzetilmiş, ağacın bütünüyle bu damarlar vasıtasıyla beslendiği düşüncesi verilerek namaz, zekat ve oruç gibi ibadetlerin iman ile alakalı olduğu anlatılmak istenmiştir.
Allah’ın nasıl bir misal getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti.
O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller getirmektedir. (İbrahim Suresi 24.-25.Ayetler)
Kur'an Yolu Tefsiri: “Güzel söz” diye tercüme ettiğimiz kelime tayyibe tamlaması “doğru söz, sağlam inanç, kelime-i tevhid” (Şevkânî, III, 120), peygamberlik, vahiy, âhiret” gibi anlamlarla açıklanmıştır (Esed, II, 506).
Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine imanı yani kelime-i tevhidi ifade eden “güzel söz”, kökü yerin derinliklerine sağlam bir şekilde yerleşmiş, gövdesi ve dalları gök yüzüne doğru yükselmiş, her zaman meyve veren bir ağaca benzetilmektedir. Bu ağaç nasıl Allah’ın izniyle her zaman meyve verip faydalı oluyorsa “kelime-i tevhid” de o şekilde faydalıdır. O da müminlerin kalplerine yerleşip kökleşince onların davranışlarını etkilemekte ve imanın ürünleri, meyveleri onların üzerinde görülmektedir. Onlar Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getirmeye çalıştıkları gibi, ilim, irfan ve güzel işleriyle de insanlık için daima faydalı olmaya gayret ederler. Öte yandan ağacın diri kalması için nasıl sulama ve budama gibi bakıma ihtiyacı varsa kalpteki iman da böyledir. Eğer mümin faydalı ilim, güzel amel, zikir ve tefekkürle onu beslemezse o da zayıflayıp yok olabilir.
"Mal biter, mülk yiter, sevdiğin elden gider, can yurdunda duman tüter, geçer, elbet ömür geçer, bu fena yurduna üryan gelen, üryan gider. Bizim meftunluğumuz bu üryan halimize midir? Üzerimizdeki bir yamalı aba olsa ne olur, bir ipek yaba olsa ne olur? Bu dünya bizim olmadı hiç, bizim değildir lâkin bir müjde vereyim ki size ötelerde bizim olan bir dünya var elbet. O öte aleme hazır olmak için sizi ne engelliyor ve sizi bundan ne alıkoyuyorsa bilin ki o nefsinizdendir ve nefs apaçık düşmandır size. Sultan olsanız ne olur, köle olsanız ne olur bu kuru kavgada. Köle de toprak, sultan da toprak..."
Abdullah İbn Selâm -radıyallahu anh-’tan Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den merfû olarak rivayet ettiğine göre şöyle dedi: «Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz.» buyururken işittim. (Sahih Hadis - İbn Mâce rivayet etmiştir.)
Suheyb b. Sinân er-Rûmî -radıyallahu anh-'dan merfû olarak rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Mü’minin hayranlık verici bir hali vardır ki, onun her işi hayırdır. Bu hal, müminden başka hiç kimsede bulunmaz. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.»
(Sahih Hadis -->Müslim rivayet etmiştir.)
Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır.
Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış!
İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulacaklar ve orada selâmla karşılanacaklardır.
Allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: “Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. Aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda bulunmaktan ibaretti; siz de benim çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben daha önce, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim.” Doğrusu zalimler için elem verici bir azap vardır.
Size verilen şeyler dünya hayatı için faydalı nesneler ve güzelliklerden ibarettir. Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız? (Kasas Suresi 60.Ayet)
Dünyanın Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, ondan kafire bir yudum su dahi içirmezdi. (Tirmizi, Sahih Hadis)