Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.
Hiç kimsenin birbirinden haberi yoktu. Başka başka dünyalar yaratmıştık kendimize. Birlikte mutlu yaşayacağımız bir dünyada olduğumuzu bilmiyorduk. Kuş ağaçtan habersiz, ağaç buluttan. Ve biz insanlar yeryüzünün bütün güzelliklerine sırtımızı çevirmiş, kendi karanlık iç dünyamızın derinliklerine dalmıştık.
Sayfa 171 - Everest Yayınları
Reklam
Ey gece! Ey serinlik getiren karanlık! Benim için bir iç bayramın belirtisisin sen, sen bir bunaltıdan kurtuluşsun!
Karanlık ruhunuzda size berraklık musallat oluyorsa Edebiyat'la uğraşmayın. Arkanızda sadece anlaşılır iç çekişler, kendiniz olmayı reddedişinizin zavallı kırıntılarını bırakırsınız.
Sayfa 20 - MetisKitabı okudu
Bir gün canımın bir parçası kızım olursa…
“Bir gün bir kızım olursa onu çok seveceğim. Ona kendini, kusurlarıyla beraber bedenini, zaaflarına rağmen kişiliğini sevmeyi öğreteceğim. Bir erkeğe âşık olmadan önce kendine âşık olacak benim kızım. Arkadaşları tarafından daha çok sevilmek, onay almak için istemediği şeyleri yapmayacak. Eleştirilmekten korktuğu için boyun eğmeyecek zorbalara, çünkü ben ona kendi kalbine bakmayı öğreteceğim. Ben ona kendi iç kaynaklarına yönelmeyi öğreteceğim, sevgiyi dışarıda aramak yerine kendi kendini sevmeyi, yaralandığında kendi yaralarını saracak güce sahip olduğunu öğreteceğim. Hayatta sıkıntıların olduğunu, hep olacağını ama tünelin ucunda görünen cılız ışığı göstereceğim. Tünel ne kadar karanlık ne kadar soğuk olursa olsun orada yalnız olmadığını hissettireceğim,ben ölsem bile elim kızımın omzunda olacak hep, ben ona kendi kendine destek vermeyi de öğreteceğim. Ayağına taş değmesin yavrum demeyeceğim mesela , bu farazi bir istek ve hiç gerçekleşmeyecek. Ben kızımı gerçekleşmeyecek isteklerin boş hayalleriyle büyütmeyeceğim. Ben kızıma ayağına taş değdiğinde o taşı oradan kaldıracak güce sahip olduğunu, o taş yüzünden takılıp düştüğünde parçalanan diz kapaklarını öpecek kişinin yine kendisi olduğunu öğreteceğim. Ben kızımı öyle bir seveceğim ki o sevgi almak için başkalarından ,kendi olmaktan vazgeçmek zorunda kalmayacak. Ben kızımın içine şefkat dolu bir anne ekeceğim. O anne hayat boyu yanında olacak.”
Sayfa 82 - Müptela Yayınları
Her şey karanlık, can sıkıcı, kasvetli, iç karartıcıydı..
Sayfa 509 - 1. CiltKitabı okudu
Reklam
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir... Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır.
Artık onunla kelimeler ve düşüncelerle değil sıkı sıkıya bağlandığı zaman vasıtasıyla tartıştığını anladı. Şimdi her saniye, her iç çekiş ondan başkası değildi.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.