"Rahat görünmeye çalıştığı zamanlarda bile bu görünüşünun altında kuşkulu, güvensiz ve karanlık iç dünyasının karanlığı oldugunu sanıyorum.
Sayfa 373Kitabı okudu
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir.
Reklam
"Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz. Mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi.
Simsiyah bir at.
... Hayatta bütün şeyler, önümüzden ebedi bir kaçış halindedirler. Karanlıklarla aydınlıklar iç içe girerler. Bir parlamadan sonra bir donuklaşma; bakılır, telaşlanılır, geçmekte olanı yakalamak için eller uzatılır; her olay bir yol dönemecidir ve bir de bakılır ki ihtiyarlık gelmiş çatmış. Bir sarsıntı duyulur, her şey kararır; karanlık bir kapı fark edilir; sizi çekip götüren hayatın simsiyah atı durur. Ve yüzü örtülü meçhul birisinin karanlıklar içinde onun koşumlarını çözdüğü görülür.
Sayfa 314 - İletişim Yayınları
Rahat görünmeye çalıştığı zamanlarda bile bu görünüşünün altında kuşkulu, güvensiz ve karanlık iç dünyasının katılığı olduğunu sanıyorum. Ilk bakışta insanlara hemen inanıveren, söylenen sözlerin gerçekliğinden kuşkusu olmayan bir genç izlenimi bırakırdı. Fakat, kendisinde, gerçeklere karşı dalgın duran bu yanı iyi bildiği için, kimsenin aklına gelmeyen yersiz ve gerçek dışı kuşkulara kapılırdı... Öylesine söylenmiş sözlerin altında gizli anlamlar arar, kimsenin onunla ilgilenmediği bir sırada kendisiyle alay edildiği endişesine kapılarak azap çekerdi. Bir söz yüzünden gecelerce uyuyamaz, huzursuzluk içinde kıvranırdı...
Sayfa 373Kitabı okudu
Bir mahkumun iç muhakemesi..
Kendi içinde mahkeme kurdu. Kendi kendini yargılamakla işe başladı. Kendisinin haksız yere mahkûm edilmiş bir masum olmadığını kabul etti. (...) Sonra kendine sordu: Yaşadığı bu felaketli hikâyede kusurlu olan yalnız kendisi miydi? (...) Yine kendi kendine sordu: İnsan toplumunun, üyelerine, bir yandan kendi akılsızca basiretsizliğinin, bir diğer yandan da merhametsizce basiretliliğinin acısını çektirmeye; zavallı bir kişiyi bir yoklukla bir bolluk, yani iş yokluğuyla ceza bolluğu arasında ömür boyu kıskaca almaya hakkı var mıydı? (...) Bu soruları sordu, karşılıklarını verdi ve toplumu yargılayarak mahkûm etti. Toplumu kin ve nefretine mahkûm etti. (...) Söylemesi acı ama, felaketine neden olan toplumu yargıladıktan sonra, toplumu yaratan Tanrı’yı da yargılayıp mahkûm etti. Böylece, bu on dokuz yıllık işkence ve kölelik süresince bu ruh hem yükseldi hem de düştü. Ona bir yandan ışık, öbür yandan karanlık girdi.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.