Evler büyük dedikçe büyük Ben insanların en garibi Uzağı ilk defa kavradım Görür yahut dokunur gibi Eski bir saçakta kuşlarla Yele yağmura karşı oturdum İç içe daireler çiziyor İçine adımı yazıyorum Gün uzun türküsünü bitirdi Karlı dallara yürüdü karanlık Yalnızlık çekilmez bu vakit Delirdi denizde yosun çayda balık Gel artıkGülten Akın
Herşeye nokta bırakmayın!
Benim ne soluduğum sadece oksijen mi? Ben evreni en doğal ritimlerinden nefes alıyorum, İç dünyaya girmek için evrendeki değerleri, Hassas olup anlam oluşturmak, Yazılananları okuyup anlamaya çalışmak; Yetersiz Yaşam için düşünceni paylaşmak için, Pençelerini kullan, Sözler idam edildi, ben virgül bırakıp devam etmek için çaba gayret provokasyonundayım Herşeye nokta bıraktın sadece.... ___ Karanlık.... BlackSalt*
Reklam
George Orwell'in "1984" eseri hakkında düşününce, aklıma ilk gelen şu: Biz şu anda kendi 'Büyük Birader'imizin gölgesinde yaşıyor muyuz? Yani, Orwell'ın o karanlık gelecek tasvirinin, aslında bugünümüzle ne kadar iç içe olduğunu hiç düşündünüz mü? Sürekli gözetleniyor olmanın, düşüncelerimizi, özgürlüğümüzü nasıl etkilediğini... Gerçeklerin nasıl bükülebileceğini, tarihin nasıl yeniden yazılabildiğini... Hepimiz birer ekrana bakarken, gerçekte ne kadar özgürüz? Bu sorular, sadece geçmişe dair distopik bir romanın parçaları değil, aynı zamanda bizim bugünümüz, belki de yarınımız. Orwell bize sadece bir hikaye anlatmıyor; o, bizi uyandırıyor, düşündürüyor. Peki, biz ne kadar uyanığız? Gerçekler ve özgürlükler için ne kadar mücadele ediyoruz?
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.