Siyaset nedir? Topluluk şuurunda bir keşif. Kalabalığı en az yüz yıl sürükleyecek bir hedef icat etmek. Oysa biz icat edilmiş hedefler ve eski keşifler ardında dolaşıp durduğumuz için sonunda gele gele kendi çıkarımızı korumaya geliyoruz.
Akıllı telefonu ele alalım. Cep telefonu ilk defa 1985'te ABD ordusu için kullanıldı. Ulusal Keşif Ofisi akıllı telefondaki kamerayı ilk defa casus uydular da kullanmak için tasarladı. Cep telefonundaki GPS işlevini de ilk olarak ABD Hava Kuvvetleri icat edip uyguladı, lityum-iyon bataryalar Enerji Bakanlığı tarafından geliştirildi ve İnternet'in öncülüğünü İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) yaptı. Yani bir akıllı telefonda sahip olduğunuz şeyler, çoğunun üniversitelerde araştırılıp şirketler tarafından silahlara ve ürünlere dönüştürüldüğü askeri donanımın bir özetidir.
Aslında belki de bizim sandığımız gibi yiyecek üretimi bir keşif ya da bir icat değildi. Hatta çoğu durumda çiftçilik ile avcılık ve yiyecek toplayıcılığı arasında bilinçli bir seçim bile söz konusu değildi. Özellikle yerkürenin hangi bölgesinde olursa olsun yiyecek üretimine başlayan ilk insanlar bilinçli bir seçim yapmış ya da çiftçi olmayı aklına koymuş olamazlar çünkü daha önce çiftçilik diye bir şey görmemişlerdi ve çiftçiliğin nasıl bir şey olduğunu bilmelerine olanak yoktu, ileride göreceğimiz gibi yiyecek üretimi, bu işin sonuçlarının neler olabileceği bilinmeden verilmiş kararların yan ürünü olarak kendiliğinden gelişti.
Daha ilk paragraftan başlayıp kitap boyu devam eden, şaşakaldığım dilbilgisi yanlışları ile dolu bir roman!
("Ama" bağlacınının kimi yerde soluna, kimi yerde sağına gelecek şekilde virgül konulması, çok az yerde ise virgül kullanılmaması; "özel isimlerin yanına gelen eklerin birçok yerde kesme işareti kullanılmadan yazılması...)
"Siyaset yapacak seviyeye gelmemiştir bizim insanlarımız. Çünkü hiçbirimizde yeni bir buluş ardında koşmak, yeni bir şey yaratmak gücü ile terbiyesi yok. Siyaset nedir? Topluluk şuurun da bir keşif. Kalabalığı en az yüzyıl sürükleyecek bir hedef icat etmek. Oysa biz icat edilmiş hedefler ve eski keşifler ardında dolaşıp durduğumuz için sonunda gele gele kendi çıkarımızı korumaya geliyoruz. İdealizmi bir türlü anlayamıyoruz. Beni Paris'te müteessir eden de buydu işte. Fransız İhtilali yeni bir buluştu. Bizse o buluştan yararlanmaya, hem de teker teker keselerimizi doldurmak anlamında yararlanmaya kalktık, anlıyor musun? İşin
bamteli buradadır. Çünkü siyaset yararlanmak için değildir."
Daha önce okuduğum, inceleme yazmadığım ve bu yüzden eksiklik gördüğüm bir kitap. Geç de olsa bir şeyler yazmak istiyorum.
Newton, Descartes, Platon gibi bilime ve felsefeye katkıları büyük ve de dine yakın olan bilim insanlarının,filozofların iddiaları gibi bir eser aslında. Onlara göre somut doğa yasaları, soyut yasaları olan matematikle anlamlandırılabilir. Filozoflar ve bilim insanları doğayı anlamlandırmak için fizik yasalarını ortaya koymuş ve bunu da formüle dökmek için matematik dilini kullanmışlar.
Matematik bir keşif mi, yoksa bir icat mı? Sorularının tartışıldığı kitapta bir de Tanrı mı insanları kendi suretinde yarattı, yoksa insanlar mı Tanrı'yı kendi suretinde yarattı? Şeklinde tartışmalar da yer alıyor.
"Her şeyin bir ilki vardır ve o ilkin de kendinden önceki bir şey ile bağlantısı olmalıdır.” Hindular dünyayı, file taşıtır, ama fili de kaplumbağanın sırtına bindirirler. Şunu tevazuyla kabul etmeli ki yaratıcılık denen şey, yoktan var etmekle değil, kaostan var etmekle alakalıdır ; her şeyden önce unsurların yerli yerinde olmasi gerekir.Yaratım karanlık, biçimsiz varlıklara şekil verse de varlığın kendisine can veremez. Mesele keşif ve icat olduğunda, hatta hayal gücüne ait keşifler ve icatlar bile olsa, insan Kolomb'un yumurtasının hikâyesini hatırlamadan edemiyor. Yaratıcılık
bir konunun tüm cevherlerini kullanabilme kapasitesinde ve
ortaya çıkan fikirleri evirip çevirerek şekillendirme kabiliyetinde yatıyor.
Eleştirinin felsefi aşaması olumsuzlamaları bakımından bilimsel aşamadan çok daha bütünlüklü olup bu zamana kadar bize yeni birtakım pratik güçler bahşetmemiştir. Locke, Hume, Berkeley, Kant, Hegel, hepsi de doğanın ayrıntılarına ışık tutmak söz konusu olduğunda tamamen kısır kalmıştır ve doğrudan bu isimlerin özgün düşüncesine dayandırılabilecek bir icat ya da keşif düşünemiyorum, çünkü ne Berkeley'in katran suyunun ne Kant'ın bulutsu hipotezinin kendi felsefi ilkeleriyle bir alakası vardır. Onlar takipçilerine pratik değil, entelektüel tatmin verirler; ama bu durumda bile açıklamanın büyük bir eksi tarafı olduğunu itiraf etmemiz gerekir.
Yazım hatası yapmak iyi bir şeye yol açabilir.Biri bilimsel bir deneyde sonuçları "kontrol edin"yerine sonuçların"tadına bakın için yapay tatlandırıcıların icat edildiğini biliyorum.Yani biri yazım hatası yapmasaydı o parlak bilimsel keşif hiçbir zaman yapılamayacaktı ve dünyada diyet kola diye bir şey olmayacaktı, öyle değil mi?
1984
Öncelikle bu uzun yazıyı okumaya üşeniyorsanız kanalımda konuyla alakalı video hazırladım buyurun burdan tıklayabilirsi
Aldous Huxley niz. youtu.be/Yco9yqaO2jE
1984 romanını nerdeyse herkes biliyor artık. George Orwel'in bu romanı distopyanın şaheserlerinden sayılır ve ben bu eseri onun hocasının (
1984 Öncelikle bu uzun yazıyı okumaya üşeniyorsanız kanalımda konuyla alakalı video hazırladım buyurun burdan tıklayabilirsiniz. youtu.be/Yco9yqaO2jE
1984 romanını nerdeyse herkes biliyor artık. George Orwel'in bu romanı distopyanın şaheserlerinden sayılır ve ben bu eseri onun hocasının ( Aldous Huxley'in)