Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışkanlık ve içgüdü işe yaradığı sürece doğa zekaya başvurmaz. Değişim ya da değişim gereksinimi ortaya çıkmadığı sürece zekaya gerek yoktur. Yalnızca çok çeşitli gereksinim ve tehlikelerle baş etmek zorunda kalan hayvanlar zekadan kendilerine düşen payı alırlar.
Sayfa 134Kitabı okudu
Farkındalıkla güçlenmek ve yaşama uygulamak.Kulağa harika geliyor
“ Bizi hayvanlardan farklı kılan o olsa da, insan tekamülünün en önemli ve değerli kazanımı düşünme ve muhakeme etme yeteneği değildir. Zeka, tıpkı içgüdü gibi, yol boyunca sadece bir noktadır. Bizim nihai kaderimiz ‘asli varlığımız’ ile yeniden-birleşmek ve olağan fiziksel dünyada anbean olağanüstü, tanrısal realitemizi ifade etmektir. “
Reklam
Doğanın bütün güçleri arasındaki ilişki, bir içgüdü olarak hissediliyor...
Doğal olan içgüdüsel olandır; içgüdü olmamasına rağmen her açıdan içgüdüye benzeyen şeye ise alışkanlık denir.
İçgüdü ve şehvetinin gözleriyle dünyaya bakan insan için hayatın gayesi hazdır. Bu sebeple acıdan kaçmak ve hazza ulaşmak için yapmayacağı hiçbir şey yoktur. Hatta başka insanların acı çekmesi bile kendilerinin hazza ulaşması için engel değildir.
İçgüdü, kalıtsal mirasımıza kazınmış bir alışkanlıktan ibarettir.
Reklam
İyi istenci kendi başına, kendi içinde bir değer olarak koymak «fantazi» gibi görülebilir kolayca. Gerçekte iyi istencin de­ğerinin yalnızca insanın mutluluğu için yararlı olanı getirmesinde bu­lunduğu düşüncesine varılabilir. Ama mutluluk insan yaşamının gerçek ereği ve anlamı olsaydı, her varlığı yaşama amacına uygun olarak kuran doğa, insanı da yalnızca bir içgüdü varlığı olarak ya­ratırdı Kant’ a göre. Kültürü kuran akılla yönetilen istemelerin in­sanı hiç de mutlu kılmadığını deneyler gösteriyor, tersine «boğazı­na dek çabalar içine batmış insan». Öyleyse pratik akılla yapacağımız şeylerin amacı mutluluğumuzu artırmak olmamalı, iyi istencin gerçekleşmesi olmalıdır, bu iyi istenç de ancak akılla ilgili bir istenç olabilir.
Birini öldürmek kanunen yasadışı ama ya gerçekten ölmesi gereken biriyse ?
“O sahtekar sayesinde okuyup öğrenmeye başladım ve ilk defa bir kadını orgazma ulaştırmanın ne kadar büyük bir armağan oldu­ ğunu fark ettim. Onu becermekten çok daha çaba gerektiriyor. Ondan öncesinde ise sadece ‘Eğer ben kendimi iyihissediyorsam, o da hissediyordur.’ diye düşünüyordum. Kadının boşalıp boşalmamasını benim kontrolüm dışında gerçekleşen riskli bir iş zannediyordum. Olabilir ya da olmayabilirdi.” Gülümsedi. “Beni yanlış anlama. İçgüdü­ lerim birçok erkeğinkinden daha gelişmiş durumda. Tam bir Neanderthal değilim yani. Ama okuyup öğrenmeye başladığım andan itibaren bunun çok daha derin bir konu olduğunu, öğrenilmesi gereken çok fazla teknik olduğunu keşfettim. Her seks yapışımda bir kadını boşaltmak istedi­ ğimi fark ettim. Yalnızca bunu doğru yapmam gerekiyordu.” “Tanrım, beni çok fazla azdırıyorsun Jonas.” Yüzü arzuyla ışıldadı ve aleti şaha kalktı. “O zaman seni yalayıp çığlıklar attırmama izin ver.” “Önce öykünü bitirmen gerekiyor.” Göğsümü okşayarak onu kışkırtıyordum. Nefes alışverişleri derinleşmişti. “îşte-sonra-bir-sürü- kadının-bacak-arasını-yalayıp-canım-istediğinde-onları- boşalttım. Bu kadar.” Gülümsedi ve bana yaklaşmaya çalıştı. Onu yeniden ittim. “Çok iğrençsin.” Güldü. “Cidden, daha önce hiç denemediğin bir seks pozisyonu olduğunu sonunda keşfettiğim için aklımı başımdan aldın.” “Daha önce denemediğim birçok seks pozisyonu var. Sadece seninle denediklerim de var bir sürü.” işte şimdi gerçekten mest olmuştum. “Ne? Bazılarında senin ilkin mi oldum?” “Birçoğunda.”
Sayfa 249
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.