Bu kitabı 1 saat gibi bir sürede okudum, gözüm acıyor ve bulanık görüyor olmasına rağmen. Müthiş bir eser, herkes okumalı. Okurken cok duygulandıgım kısımlar da oldu. Bir öğretmenin birçok hayatı nasıl değiştirdiğini görüyorsunuz. Tabi bu aşamada karanlık bir yerde ışık olmaya çalışan birinin yaşadıgım tüm zorlukları göremiyoruz ama hayal etmesi zor değil. Kendi ülkemizi gördüm ya, içim acıdı. Diyor ki kitapta (sayf 60) "deri ve kimyasal fabrikaların ürettikleri kalıntıların nehirlerdeki suyu zehirlenmesine kesinlikle müsaade edilmemektedir. Ya siz beyler, halkın kanını zehirliyorsunuz." alkol tüketimi ile ilgili söyleniyor bu. Bizim ülkemiz 100 yıl önceki sefil Rusya'dan daha kötü bir durumda. Biz kendi nehrimizi bh fabrikalarla kirletip susuyoruz bir de! Biz kendi ormanlarımız yabancılara verilmek üzere doğranırken susuyoruz! Bizi mahfetmek için alkole gerek yok. Ne vicdan kalmış ne akıl ne sagduyu. Cok üzgünüm esasen, iç organlarıma zarar vereceğini bildiğim halde bu durumun. Ama bir umut var. O umut ise çocuklarda! Onları severek, bilgilendirerek, vatan ve millet sevgisiyle yetiştirerek, saygı duyarak ve özgürleştirerek yetiştirirsek... Her birini... Bir çiçek gibi özen göstererek... Yetiştirebilirsek eğer değişim mümkün. Bence sadece onlarla ilgilenmek gerek. Dünyanın onların gelecegini düşünmediği şu noktada kendilerinin farkına varmalarını saplayarak, her birinin parlak bir ışık oldugunu içlerine sindirerek değişimi başlatabiliriz, başlatmalıyız.
İncelemeye yazardan kıskandığım kendi içine çekilme ile başlamak istiyorum.
Şöyle gözlerimi kapatsam..
Tüm kalabalıktan uzağım.. Kalabalık derken sadece hayatımın her köşesine nüfus etmiş insan selinden bahsetmiyorum. Duygu kalabalığından, beynimi kemiren düşüncelerden, vicdanımdan, beni esir eden bana nefes aldırmayan her türlü histen..
" Seni görmezsem ruhuma bıçaklar saplanıyor, kalbim acıyor. Bana öyle şeyler hissettiriyorsun ki senden önce hiç yaşamamıştım gibi geliyor. Bana gülümsediğinde içim ısınıyor.
Şimdi arasam ne derim bilmiyorum, ne dersin, ne kadar susarız?
Şimdi arasam seni, arayabilsem..
Bildiğim tüm dillerde “dön” desem sana, diyebilsem..
Bu kadar insan olmasam ben,
Bu kadar insan olmasan sen,
Böyle gururlu, böyle afsız.
Vicdanım acıyor,
Sarılsan geçecek,
Gelsem şimdi sana,
Öyle aniden,
Bağırsam biraz gözlerinin içine baka baka, seni
Hiçbir kitabı okumak bu kadar ağır gelmemişti.. Ne acılar yaşanıyor hiç bilmediğimiz şehirlerde, ne çocuklar büyüyor, nasıl büyüyor.. İçim acıyor, utanıyorum. Türkiye’nin kanayan yarasını bu denli açık seçik anlatan yazara sonsuz teşekkürler..
Bazı kitaplar vardır okumak hem istersiniz hemde bitmesin diye okumaya kıyamazsınız da yavaş yavaş okursunuz. İşte bu kitap tamda öyle. Kitapaşkı bu olsa gerek. Sanırım bende bu kitap evde o kitap kokusu arasında hayatım devam ettirmek isterdim. Hayali bile o kadar güzelki, sahil kenarında kitaplardan yapılmış bir ev ve içinde siz huzur, dünyalık sizi sizden almış değil... Harika olmazmıydı. .
Kıyamamak dedim kitaplardan ev yaptıran duygu, kitaplarını kimseye bırakmaya kıyamamak. Bruner de kıyamadı, tüm zamanını kitaplarına ayırdı gecesini gündüzünü, her yerş kitaplarla kapladı, en son dayanamadı da kendıne barınak, catı yaptı, kokusundan dokusundan uzak kalmamak için. Bruner ve Delgado ve Bluma... Ve bir kitabın yaşattığı bir yolculuk....
Kitabı okurken hep kendimden parçalar buldum. Kitaplarına kıyamıyor da ne yapacağını şaşırıyor ya Bruner Ben de öyleyim kıyamıyorum kimseye vermeye, benim çocuklarım gibi sanki, sayfaları kırışınc içim acıyor, ama tabi bu kadarı biraz fazla sanki, yine de benim mutluluk kaynaklarım kitaplarım. Kitap tutkusunun anlatıldığı harika bir kitap. Az ve sıcacık ve samimi bir anlatım...
Kâğıt EvCarlos María Domínguez · Jaguar Kitap · 202012,2bin okunma
Burnumun direği titriyor içime çektiğim bir kokudandeğil senden dolayı içim içime sığmıyor.
Şu aralar iki katt daha sinirli ve agrasifim hiç sabrım yok huysuzum.
Böyle pislik ve bir okadar piskopatım.
Sen varken böyle değildim.
Sen gidince böyle oldum sana aşık olurken kimse söylemediki sensizliğin bukadar kötü bir şey olduğunu seni bilmiyorum ama brnim canım çok acıyor.
İçim içime sığmıyor patlamaya hazır bir bomba gibiyim biri dokunsa patlayacam.
Birine dokunsam yanacakmış gibi güzelim.
1000k dediler bir buraya yazmamıştım seni burayada yazdım tam oldu bence haa sen ne dersin.
Off bilmiyorum boş boş baklıyorum.
Sen olmayan sokaklara.
Görmeyeli seni sanki asır oldu.
" A.S.M "
"Hassiktir be Antolojisi"
Yaşadığım en akılda kalıcı terkedilişin mimarı olan hanımefendi bende yarattığı travmanın büyüklüğünü hiç bilmedi. Bunun nedeni
zaten beni terketmiş olmasıydı.
Yaşadığım en büyük aşkın mühendisi olan hanımefendi terkedilmek konusunda ulaştığım mimari çizginin Roma sokaklarına göz kırptığını bilseydi o da beni