İyi değilim aşkım. Umutsuzca uyanıyorum sabahları. Güneş yüzüme vurdukça daha bir karanlık oluyor günlerim. Kahvaltı saatlerimi hep kaçırıyorum. Bilirsin sigara iştahımı kesiyor. Öyle pek özenmiyorum üstüme başıma… Ne geçerse elime giyiyorum. Sen yoksun ya ”güzel görünüyorsun” demesinler istiyorum. Yine en arka koltuğunda oturuyorum minibüsün yine
son sigara...
Son sigaramı da bitirmişim gideceğin günü düşünürken. Gözyaşlarımı sildiğim peçetelerden gelen acı dumanla anladım, Ne çok göz yaşı dökmüşüm varlığından gelişmek üzere olan yokluğuna. Nasıl olur diye diye, düşündükçe eskiden yumrukladığım duvarların, Şimdilerde sayfalar üzerine dökülen gözyaşlarına dönüştüğü zamanlar. Ne olursa olsun hayat, nasıl olsa son bulacakken senin son olduğun günün gelmesine şaşkın yüreğim. Aklımın ucundan gitmiyorken gözlerin, Şimdi ağlamaklı gözlerimden akan yaşlarla dökülüyor hayalin. Gökyüzü bile kar etmiyor huzura, yüzün dışında, nereye baksam karşımda, oysa nede güzel bakardın bana. Şimdilerde karşımda da dursan içim buruk içim dolu, koca zifiri bir boşlukla. Zamanla gelir belki aklım başıma ama, sen gelmezsin diye gözyaşları Bitmeden akar durur. Bakamazım yanında durup poz verdiğin çiçeklere, ağaçlara artık, Geçemezim geçtiğin o aheste yollardan, Dokunamazım sevdiğin kitaplara, Ve koklayamazım ne kadar koparmaya kıyamayıp koparmadan kokladığın, koparılmadan kokmayan papatyalara... Sen yoksun ya bir ben varım sanki bu koca yaşlı Dünyada... M.Z
Reklam
Hayat aslında öyle acaip bir şey ki... Gözümüzün önünde ne eğitici sahneler oynanıyor da farkında bile değiliz. Bugün tam öğle vakti bir simitçiyle burun buruna geldim. Şu eski zaman simitçilerinden, hani başının üstünde tablayla taşıyanlardan. Koca tabla dolu, dörtte biri filan satılmış simitlerin. Az daha çarpışacaktık, o simitçikler yollara
Derimin altında karanlığa tapan sükutum.. Damarlarım sızlıyor inletircesine yurdu. Kendi zehrimden içtim ufak bir yudum. Benim merhametim ki, en merhametsiz huydu. Notalarımdan kan damlıyor şiirimin elbisesine. Tanrı bir hayat yazıyor üstüne nefesinden. Jiletle kazıdığım bedenimin her karesine Bir kadeh doldurdum ölümün sesinden.
Ne mi oluyor adeta içim pul pul dökülüyor da soranlara peeling yaptım diyorum. Zor işler.
televizyon izliyorum. çok izlemem . yapacak daha iyi bir şey bulamadığım için açtım. öyle denk geldim. bir uzman bir bilim adamı bir siyasetçi konuşuyorlardı. hararetli bir şekilde parmaklarını birbirlerine gösterip sallıyorlardı. herkesin içinden geçeni söyledi o an içim. Biz ne zaman düzeleceğiz biz ne zaman adam olacağız... Şunların içinde bir edebiyatçı bir sinemacı bir tarihçi bir halk bilimci bir de kocasından boşandığı için öldürülmeyen bir kadın olsaydı. ülkenin tadına doyulmazdı. insan kabukları üstüne dökülüyor diye evde çekirdek çiğnemekten uzak dururdu.
Reklam
Geri15
60 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.