İzmirli Abdullah amca diye tanınan salih bir insan vardı.1945 li yıllarda genç bir delikanlı iken Adana’ya gitmiş.Sâmi Efendi hazretlerini sora sora arayıp bulmuş ve mânevî dersini o yıllarda almış güzel bir insan.O güzel insan, 1950’li yıllarda İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye hicret etti.Ömrünün sonuna kadar o kutlu beldede yaşadı ve o mübarek
Ey benim büyük milletim. Destanlar yazan, dünyayı dize getiren, tarihi boyunca daima özgür yaşamış eşsiz milletim. Seni özgürlüğe duyduğum kadar yüce bir saygıyla selamlıyorum. Oksijen kadar önemli, su kadar gerekli, atom kadar akıl almaz bir dehanın, gökyüzü kadar derin bir fedakarlık mucizesinin önünde eğilmekten onur duyuyorum.
Bunca yıldır
Duydum hüznünün sesini, ıslandım mavi yağmurunda;
Kendi hüznümü ilikledim, sesimde birikti acıının sihri,
Bir gemi geçer gibi uzaktan, kendimi izledim mavinin kenarında,
Öyle ki; ölüm bir çizgiydi yalnızca avuçlarımda, ömür bir kıvrım,
Ayrılık sessiz coğrafyamda patlayan volkandı, içim yandı, içimi söndüremedim. Ben ki bir şilep ölüsüydüm ...
Sonra bir düş gördüm, bir düş,
bir düş daha ..
Umut güneşi geri çağırdı, gemilerimi, sevinçlerimi. ..
Çağırdı iç çekişlerimi..
O zaman duydum umut sesini, dost gülüşlerini..
Sana elimi uzattım ...
İsyanında bir yer aç bana...