Kalabalık caddelerden geçiyorsun, kırpışan binlerce gözün içinden... Bir çocuk görüyorsun, olabildiğince yalnız... Tutmuş şehrin elinden denizlere yürüyor. Gülümsüyorsun ona...
Sen o çocuksun şimdi; ürkek, telaşlı.. Hiçbir şey yok ki şimdi önünde uzayıp giden sokaklardan başka... Yan yana yürüyoruz seninle , yana yana... Ama bundan haberimiz yok!
Sen küçücük bir kadınsın, avuçlarıma sığıyor yüzün... Bakıyorum ellerime, yoksun! "Git!" diyorsun, kalıyor yüzün... Ben hangi sokağın köşesini dönsem, sen bir yokuşun başında kayboluyorsun. Sokaklar.. Muzip çocuklar gibi yer değiştiriyor içimizde... "Bir anlamı olmalı bunca geç kalmışlığımızın" diyorum, bir anlamı olmalı ellerimin ellerini bir körler gibi arayışının! Şehrin seni masalladığı o çocuğun rüyasında uzanıyorum ellerine...
Oysa... Benim ellerim korkuyor ellerinden, gözlerim korkuyor gözlerinden... Neden bu şehir, bu sokaklar, bu gökyüzü seni adımlıyor? Seni! Yasağını sayıklarken durmadan kulaklarıma ama neden denize koşuyorum?
Çünkü, yasaklanmış bütün aşkların gölgesi denize düşer.