Virginia ile 'Kendine Ait Bir Oda' ile tanışmıştım. Edebiyat ve kadın üzerine çok açık,gerçekçi eleştiriler içeren bir kitaptı, hayran kalmıştım . O kitapla birlikte Virginia Woolf e karşı bir merak duygum uyandı ve bu kitap bana ilaç gibi geldi.
Virginia Woolf feminist kimliğiyle tanınır hep. Kadınlığı savunur sanırız hep ama savunduğu insanlıktır, adalettir aslında. Feminizm de budur zaten; kadın erkek adil şartlarda hayat yolun da var olsun. Tek öğretisi budur.
Çok ağır şeyler yaşamış Virginia. Yaşadıklarından dolayı bu tavır zannedilebilir ama bence öyle değil. Öyle kötü bir dönemde dünyaya gelmiş ki; kadın yok. Zengin de olsa fakir de olsa yok. Kadın çoğalmak için dünyaya gönderilmiş bir yaratık . Hiç bir hakkı yok. Hiç bir gelişim faaliyeti yok. Yok yok yok.. Bu yoklar içerisinde başına gelen her türlü pisliğe karşı tek varı da susmak. Çünkü kadının haklı olma hakkı da yok. Bu kadar yokun içinde az bir beyni çalışan kadın bu haksızlığa isyan ederdi zaten . Entelektüel anne babanın varlığı da Virginia Woolf e yazma becerisi ile bunu dile getirme gücü vermiş. Ama yıkık dökük bir psikoloji, karışık cinsel eğilimler, belirsizlikler de bunların beraberinde gelmiş .
Nazan Arısoy un en başarılı biyografik kitabı olabilir. Hepsini de okudum ama bu en tekrara düşmediği kitabı bence. Severek okudum.
Virginia ile hüzünle tanıştım. Kadın olmak her coğrafyada zormuş maalesef ne yazıktır ki. İnsan dünyaya gelmesine sebep olan canlıya nasıl bu kadar yukarıdan bakabilmiş, bakıyor ... Aklı almıyor insanın ..
İyi okumalar ️