Enok’un Kitabı[1] dinler tarihinin en ilginç metinlerinden biridir. İçinde anlatılanlar birçok kişiye bir bilimkurgu kitabı okuyor izlenimi verse de Enok’un Kitabı, Yahudi mistisizminin temel taşlarından biridir.
Enok’un Kitabı, önceleri bizim “Eski Ahit” ya da yanlış olarak “Tevrat” diye adlandırdığımız Tanah’ın[2] Apokrif kitaplarından biri
Hz.Mevlan'nın Hz.Şems'e mektubu
ikinci mektup
ey dünyanın zarifi! selam senin üzerine olsun. benim hastalığım ve sağlığım senin elindedir. kulun derdinin dermanı nedir, söyle. bu, eğer alırsam senin dudaklarından aldığım öpücüktür. eğer vücudumla senin hizmetine ulaşmazsam ruhum ve kalbim senin yanındadır. madem ki sözsüz hitap oluşmuyor, o
Şüphesiz aşk vardı. Yoksa 5 yıl boyunca ölen eşinin alyansını takmazdı Melek Hanım, Mazlum Bey'in adının geçtiği cümlelerde gözlerini halının kenarına dikip uzun uzun bakıp ciğerlerini dolduran bir ahh çekmezdi. Ah o halı! Büyük bir aşkın iç çekişine ortak olan o halı... Ne yangınlar vardı o iç çekişte oysaki. Halıyı değil, Melek Hanım'ın yüreğini yakan... Kolay değildir bir faninin bu zalim dünyada yapayalnız kalması. Ama Melek Hanım'a sorsan yalnız değildi. Her baktığı yerde Mazlum Bey vardı. Her nefesinde... Beş yıl boyunca iki kişilik nefes aldı Melek Hanım içindeki Mazlum Bey ölmesin diye. Ama hem Mazlum Bey'in hasreti, hem iki kişilik nefes de bir süre sonra imkansız geldi ciğere. Beş yıllık hasret rüzgarı bitmiş oldu böylece. Ah! Ne güzel gülüyordu son kez Melek Hanım. Gülerdi tabii. Kavuşmuştu artık en sevdiğine. Sonsuz aşk var ey insanlar! Sevda var. Sadakat var. Yemin ederim var. Belki siz yaşamadınız ama gerçekten var. ❤