"Sardunyaların ardında belli belirsiz seçilen çocuk kalabalığına baktı bir süre. Onların yanında olmak isteyip istemediğini düşündü. Dışarı çıkmak istiyor muydu? Kendine sorduğu bu sorunun cevabını vermeden önce, annesiyle babasının onu okşayıp severek, sadece iyiliği için eve kapamış olmalarından tuhaf bir sevinç duydu. Hayır dışarıda olmak istemiyordu. O, surların dibinde ip atlayan kızların arasına girmek, bilye oynayan oğlanlarla atışmak, sokak köpekleriyle terden sırılsıklam oluncaya kadar deliler gibi yıkık sur duvarları üzerinde koşmak... istemiyordu. O, dışarı çıkmak değil, içeri girmek istiyordu. Şu anda bulunduğu içeriden daha içeri. En içeri. Taşın içine... Dehlizin içine... Yerin dibine... hiçbir çocuğun daha önce girmediği o bilinmeyen yere..."
Bu yirminci sene, yirminci sonbahardı. Genç kız: "Ben de bu bahçe gibi çürüyeceğim;" dedi; "günün birinde farkına varmaksızın ben de ansızın bir tabaka kuru yaprak yığını altında görülmez olacağım! Bir gün, mevsim ne çabuk geçti der gibi gençliğim de çabuk geçti, gitti diyeceğim! Ve her şey olup bitecek! Evet! Her şey olup bitecek, fakat bu bahçe, kim bilir daha kaç defa dirilecek, kaç defa gençleşip pişecek, serilip serpilecek!" Seniha: "Bu kuytu ve çukur bahçe, benim mezarım;" dedi, "bu rutubetli topraklara, bu yıkık setlerin altına, bu yosunlu havuzun suları içine ne arzular, ne emeller, ne hulyalar gömdüm!"
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Yardımsever insanlar
Hemen işe başladılar. Önce Momo'nun oturduğu yarısı yıkık taş odacığı ellerinden geldiği kadar düzeltip onardılar. İçlerinden duvarcı olan birisi, odanın içine küçük bir de taş ocak yaptı. Paslı bir soba borusu da bulununca ocak tamamlanmıştı. Yaşlı bir marangoz birkaç eski sandık parçasından bir masa ile iki sandalye yapıverdi. Ve kadınlar da bir demir karyolayla az yıpranmış bir yatak ve iki yorgan getirdiler. Böylece, eski harabenin sahne altına rastlayan bu küçük taş kovuk, artık rahat bir odacığa dönüşmüştü. Sanatçı bir ruha sahip duvar ustası son olarak duvarlardan birini güzel bir çiçek resmiyle süsledi. Hatta resmin çerçevesini ve asılı olduğu çiviyi bile boyamıştı.
Sayfa 17 - PegasusKitabı okudu
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
MABETSİZ ŞEHİR Bu şehrin insanlarının mabutları ceplerinde mabudeleri yataklarındadır Dünyanın başka yerinde var mı bilmem! Türkiye’de mabetsiz bir şehir var... Ankara’nın Yenişehir’i... Bir akşamüzeri bu şehirde dolaşıyorum. Sanki yürümüyorum; ayaklarım kendiliğinden gidiyor. Asfaltlar üzerinde otomobiller, otobüsler, troleybüsler
Dışarısı dağa, rüzgâra; içerisi tarihe bakıyor. Ben arada duruyorum. Yıkık kemerli pencerelerden birinin içine oturuyor, gölgeye adeta siniyorum.
Reklam
87 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.