Onun için sen de, bütün idealist geçinen aydınlar gibi, gerçekte bir illüzyon, bir hayal âlemi içindesin.
Siz, yapıcı insanların değil, ancak Tolstoy'un dilini anlayabilirsiniz.
Evet, Tolstoy'un, yani şu meczup insaniyetçinin...
Aydınlar huzursuzluktan hoşlanıyor , yuzyillardir ayaklanmaya alışmışlardir . İsa nasıl idealist biriydi ve nasıl ilahi amaçlar uğruna ayaklaniyorsa , bütün aydınlar da bir hayal uğruna ayaklaniyorlar .
İdealimizdeki ben, bulunduğumuz ben ve algıladığımız ben olmak üzere üç türlü "ben" vardır. Bu üç "ben"in dengede olması; realist, aktivist ve idealist bakış açıları ile ilgilidir.
"Gerçek ben", kişinin olumsuz yönleriyle birlikte mevcut durumudur. 'aktivist ben" ise gerçekle ideal arasında yaşa maya çalıştığı bendir. Ego haritasında gerçek-hayal sınırlarını doğru çizebilmek, insanın her zaman başarabileceği bir şey değildir. İnsanın aynaya, yani mukayeseye ihtiyacı vardır. Kişi özeleştiri yapabilirse, deneme-yanılmaya ihtiyaç duymadan sonuca ulaşabilir.
Birinci Bölüm Doğu Düşüncesi ve Diyalektik s.10-13
Doğu halklarında, metafizik düşüncenin, günümüze kadar ağır bastığı açıkça görülmektedir. Yani, doğu halklarının yaygın düşüncesi, dünyayı değişmezlik açısından görmeye yatkındır. Çin ve Hint felsefelerini, en yüksek noktaya ulaştıkları çağda inceleyecek olursak, bu felsefelerin birer değişmezlik ve durağanlık felsefesi olduklarını, yani dünyayı
"Saf biri olduğumu düşünüyorsun, biliyorum ama..."
-"Saf değil, idealist. Tanrılar aşkına, Fallon, keşke ben de hâlâ gözlerim açıkken hayâl görebilseydim."