İktidar Olmak Devlet Olmak Demek Değildir
Devlet toplumun tümünün ortak aklıdır. İktidar ise bir siyasi ideolojinin çoğunluğu ele geçirerek yürütme görevi elde etmesidir. Bu ayrım üzerinde daha detaylı irdeleyecek olursak devlet ve hükümet veya iktidar arasında ki farkı daha iyi anlayabiliriz. Bir toprak parçası üzerinde egemenlik kuran bir ulus yararına sosyal, hukuki, ekonomik ve
Lenin, öncü sosyalist parti liderliğinde Sovyetler Birliği sınırları içerisinde ve hatta dışarısında halk kitlelerinin burjuvazi karşısında eğitilerek ve örgütlenerek, karşı hegemonik bir sosyalist ideolojinin var olmasını savundu. O devirde İtalyan Komünist Partisi kurucu üyesi ve sosyalist kuramcı olan Gramsci de Lenin gibi burjuva ideolojisinin yanı sıra bir de sosyalist ideoloji veya proleter ideolojinin olması gerektiğini iddia etti ve Avrupa Marksizm'inin temellerini oluşturdu.
Sayfa 18
Reklam
152 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Güzel ve değerli bir çalışma...
******************************** Çöpten ekmek alırken utanan bir çocuğun hayatını değiştirecek bir sistem icat edilmeden sunulan her şey boştur... (Arka Kapaktan) ******************************** ÖZELEŞTİRİ KÜLTÜRÜNÜN KAZANILMASI Özeleştiri mekanizması ne yazık ki yaşadığımız coğrafyada çok benimsenmiş ve istifade edilmiş bir yaklaşım değil.
Dinin Dindarla Sınavı
Dinin Dindarla SınavıErol Çalı · Destek Yayınları · 016 okunma
976 syf.
·
Puan vermedi
Anarşizmin Tarihine Dalış
Anarşizm denince aklınıza ne geliyor? Siyah bayraklar, molotof kokteylleri, kaotik protestolar? Eğer öyleyse, üzgünüm ama yanlış yerdesiniz. Peter Marshall’ın Anarşizmin Tarihi, anarşizmi “her şeye karşı çıkmak” gibi yüzeysel bir kavramdan çıkarıp, tarih boyunca şekillenen derin bir düşünce sistemi olarak ele alıyor. Bu kitap, anarşizmin sadece devlet karşıtlığı olmadığını, bireysel özgürlükten kolektif dayanışmaya kadar birçok temel meseleye nasıl çözüm önerdiğini gözler önüne seriyor. Kitap, Proudhon, Bakunin, Kropotkin gibi klasik anarşistlerin fikirlerinden başlayarak, anarşizmin modern dünyada nasıl evrildiğine dair geniş bir perspektif sunuyor. Devletin doğası, bireyin özgürlüğü ve otoritenin sınırları gibi konular ele alınırken, anarşizmin yalnızca teoride değil, pratikte de nasıl şekillendiği inceleniyor. Ayrıca, ideolojinin kendi iç çelişkilerine de değinerek, “Devletsiz bir toplum sürdürülebilir mi?” gibi kritik soruları tartışmaya açıyor. Marshall’ın dili akademik olmasına rağmen sıkıcı değil. Bolca tarihsel örnek ve tartışma içerdiği için konuya uzak olanlar bile kolayca içine çekiliyor. Kitap, anarşizmi bir ütopya olarak yücelten ya da tamamen reddeden bir bakış açısı yerine, onu tüm yönleriyle analiz eden dengeli bir anlatı sunuyor. Eğer bugüne kadar anarşizmi sadece punk gruplarının albüm kapaklarında gördüyseniz, bu kitabı okumak iyi bir fikir olabilir. Ama dikkat edin, okuduktan sonra bazı şeylere eskisi gibi bakamayabilirsiniz.
Anarşizmin Tarihi
Anarşizmin TarihiPeter Marshall · İmge Kitabevi · 200339 okunma
Türkiye, kendi iç etnik sorunlarıyla, kendi devletinin sınırları dışına taşan hem eski hem de yeni bir Türkler diasporasıyla bu istikrarsızlık alanının göbeğinde bulmaktadır kendisini. Ne yazık ki bazı Türklerin, Rus Devrimi ile şimdi ortadan kalkmış bulunan SSCB’nin istikrarlı dönemi arasındaki yıllarda su yüzüne çıkan pan-Turancı emelleri canlandırarak bu istikrarsızlığı körükleyebilmeleri tehlikesi de vardır. Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetlerinin çeşitli halklarıyla etnik ya da dilsel yakınlık iddialarına dayalı politik emeller, bu kitapta serinkanlı biçimde analiz etmeye çalıştığım milliyetçi ideolojinin mistifikasyonlarının bir parçasıdır. Tarihçiler olacakları pek fazla etkileyemezler. Gene de, büyük küçük milli şovenizmin tehlikeleri konusunda uyarıda bulunabilirler. Ayrılıkçı küçük millet şovenizmine karşı koyulmalıdır.
Toplumsal yasalar bir toplumsal gerçeklik alanını yapılandırırlar, ahlaki Yasa, gerçekliğin bize dayattığı sınırları hiç hesaba katmayan koşulsuz bir buyruğun Gerçek'idir – imkânsız bir buyruktur. "Yapabilirsin, çünkü yapman gerekiyor!; toplumsal yasalar bencilliğimizi pasifize eder ve toplumsal içsel denge eğilimini düzenlerler; ahlaki Yasa bir koşulsuz zorlama unsurunu devreye sokarak bu iç dengede dengesizlik yaratır. Kant'ın nihai paradoksu, pratik aklın teorik akıl üzerindeki bu önceliğidir: Ancak kategorik buyruğun "irrasyonel" zorlamasına teslim olduğumuz takdirde, kendimizi dışsal toplumsal kısıtlamalardan kurtarabilir ve özerk, aydınlanmış özneye yakışan olgunluğa ulaşabiliriz.
Sayfa 96 - Metis Yayınları, 5.Başım, 2015, İstanbul.Kitabı okudu
Reklam
64 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.