Ey Râzıkım! Beni bu taamlarla rızıklandırdığın gibi muhabbetinle de rızıklandır!"
Razıkımdan istediğim en büyük rızık, muhabbet rızkı olacaktı bundan böyle. Verileni değil, vereni sevmeliydim. Verdikleri, verene perde olmamalıydı. Dualara tutundum..
"Bebeğin iffeti, anne babasınınki ne kadarsa o kadar olur. Hele de hamilelik döneminde anneye düşen bir bakışın bile çocukta tesiri vardır."
"Ne gibi?"
"Kötü ahlak gibi..."
Rabbi bulmak için edep gerekirdi. Edep, insanda Allah'ın isimlerini açığa çıkarırdı. Allah'ın her bir ismi edep aynasında görünürdü. Onun için edep imandandı. Edebin bir anlamı da hicaptı. Hicap da perde demekti.
İnsan konuşursa Rabbin konuşması duyulmazdı. Dil nefse bağlıydı, sükût kalbe.. Kalp kelamını duymak için dil kelamını terk etmek gerekirdi…
Terk-i nefis gibi terk-i kelam eyleyip sustum…
Bugün elimi atıp çektim kitabı, altını çizdiğim yerlere bakayım derken kayboldum o güzel satırlarda yeniden.. Çok öncelerden okuduğum kitabımı buraya da eklemek istedim.. Hz.Meryem’in sabır yüklü o mübarek hayatını
Nuriye Çeleğen bir solukta okumuştum. Yüreğime işlemişti her satırı sanki öyle güzel bir anlatım var ki çevreme bol bol önerdiğim tavsiye istediklerinde verip okuyun dediğim bir kitap olur kendileri.. İlk göz ağrılarımdan biri.. Kalbime işlemişti, her elime aldığımda aynı hisleri yeniden yaşıyorum… Dört büyük mübarek kadınlardan Hz.Meryem
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun シ