Raşid Halifelerin devletleri zühd, takva, salah ve diyanet üzerine kurulmuş, hakkaniyet ve adalet ile desteklenmiş bir hükumet idi. Hulefa-i Raşidin salah ve takvadan dolayı çok basit bir hayat geçirmişlerdir. Onların döneminde hilafet makamı bir hükumet başkanlığından daha çok dini bir makamdı. Halifeler adi ve basit bezden elbise, liflerden yapılmış ayakkabı giyerlerdi. Taşıdıkları kılıçların askısı da liftendi. Sokaklarda halktan biri gibi gezerlerdi. En adi bir adam ile konuştukları zaman bile, ondan kendi sözlerinden daha sert, daha şiddetli sözler işitir ve buna sabrederlerdi. Raşid Halifeler kendilerinin özelliği olan bu tür tavır ve davranışları, lslam dininin kurallarından sayarlardı. Halk üzerindeki egemenlik ve saygınlıklarını, karakterlerini oluşturan salah, takva, adalet, ihsan ve yüce ahlak ve samimi yaşantılarıyla örnek olarak sağlıyorlardı. Hulefa-i Raşidin'in yiyecekleri de halkın en fakirlerinin yemeklerinden daha sadeydi. Onların bu konuda böyle mahrumcasına bir kanaat ile yetinmeleri yokluktan veya acizlikten ileri gelmiyordu. Bu dar ve sıkıntılı yaşamı kendi halklarından fakir olanlarla aynı sıkıntıları paylaşmak, böylece onların gönüllerini hoş tutarak memnun etmek için tercih ediyorlardı. Çoğunlukla kendi gelirlerinden ellerine her ne geçerse hepsini fakirlere verirlerdi. Örneğin Hz. Ali kendi şahsi mülklerinden aldığı gelirlerin çoğunu, her zaman fakir ve ihtiyacı olanlara dağıtırdı.
Sayfa 127Kitabı okudu
ekmeğini şiir denen o yüce sanattan kazanmaya karar verdi. Üstelik bu meslekte bütün gün tembellik etse bile kimse ona avare, serseri diyemez olsa olsa; “Kimbilir gönlünde inci gibi ne mısralar diziyordur!" diye söylenirdi.
Sayfa 26 - İdris Âmil Hazretleri, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem uyarır : Allah'ın katında olan şeyler , Onun öfkelenmesine yol açarak istenmez ! İnsan rızkını ancak O'nun rızasını kazanarak isteyebilir . Nitekim Yüce Allah da bu durumu açıklar mahiyette şöyle buyurur: Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Talak,65/2, 3
Avrat kılığında dolaşıp milleti zehirlemek erkekliğe sığar mı ? Casus cevap verdi: -Yüce padişahım...Yaptığım erkekliğe sığmaz.Ama bilgeliğe sığar.
Sayfa 134Kitabı okudu
-Yüce padişahım. Yaptığım elbette ki erkekliğe sığmaz. Ama bilgeliğe sığar.
Türk'e olan düşmanlık:
Kanuni Sultan Süleyman döneminin Divan-ı Hümayun katiplerinden Hafız Hamdi Çelebi, padişaha sunduğu bir şiirinde, Türk'ün insanlığa felaket saçmak için yaratıldığını, Tanrı'nın Türk'e anlayış gücü ihsan etmediğini ve bu nedenle Muhammed'in "Türk'ü öldür, kanı helaldir" şeklinde emirler verdiğini anlatır. Günümüz türkçesiyle şiir şöyle: "Padişahım kainatın yaratılışından bu yana, Dünya içinde Türklüğün kötülüğünden bahsedilir, Allah Türk'e hiç anlayış gücü vermemiştir, Türk'ü öldür, baban olsa da, O iyilik madeni, yüce peygamber, Türk'ü öldürünüz, kanı helaldir demiştir, Bunların (Türklerin) işi sürekli sapıklık olmuştur, Cümlesinden bunu örnek olarak al, Türk'ü öldür, baban olsa da, Türk derin bilgi sahibi olsa da, Fetvaya yetkili müftü bile olsa da, Ey aziz dost, bu söz içinde özetlendiği gibi, Asla onlara yanaşma, Türk'ü öldür, baban olsa da, Türk'ün adam olacağını sanma ... " Bu şiir'in Padişahı fazlasiyle hoşnud etmiş olması gerekir, çünki Kanuni Süleyman Türk insanını (hele Anadolu Türk'ünü) hor ve değersiz gören padişahlarımızın başında gelir. O kadar ki Yeniçeri kuruluşuna Türk asıllı unsurları almamayı gelenek edinmişti. İmparatorluğun Avrupa sınırları içerisindeki Hıristiyan ailelerinden devşirme olarak toplatılan unsurların Türk'e üstün olduğunu düşünür ve özellikle Yeniçeri kuruluşuna sadece bu unsurları alırdı.
Reklam
1.000 öğeden 821 ile 830 arasındakiler gösteriliyor.