Hiç kimse beni gerçeği anlayan ama bilinçli olarak inkar etmeyi tercih eden bir kişi kadar korkutamaz ve tiksindiremez.
No person both frightens and disgusts me more than one who understands truth, but willfully opts for denial.
Öncelikle alanım gereği psikoloji kitapları okumak bana haz veriyor. E haliyle Freud’un öğrencisinin kitabını okumamak olmazdı diye düşünüyorum. Ancak psikoloji kitaplarıyla yeni tanışacak olanlar için de çok ideal bir kitap. Dili yalın ve anlaşılır. Detaycı ve sizi terimlere boğan bir kitap asla değil. Psikolojinin her insanın yakından ilgilenmesi gereken bir bilim dalı olduğuna hepimiz aşikarız ama ne kadar okuyoruz, bu alanda ne kadar bilgi sahibiyiz? İnsan önce kendini iyi ve kötü yanlarını psikoloji temellere dayandırarak tanımalı eksikliklerini ve fazlalıklarını bilmeli. Kitapta zaten herkesin kendinden bir şeyler bulacağına eminim. Dışarıdan içimize ayna tutulması çok değişik hissettiriyor. İnsan bazı huylarını, davranışlarını, karakterize özelliklerini aynada görünce kabullenmek istemiyor. Aslında bu durumdan bahsediyorum kendimizi tanıyıp kabullenmeliyiz. Korkmak, reddetmek veya benimsememek, düzeltmeye çalışmamak insanın içinde sürekli bir çatışma halinde olmasına yol açıyor. Farkında olmamak cahil kalmak en kötüsü zaten ona değinmiyorum bile. İşte bu yüzden okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz dizilerde, filmlerde mutlaka psikolojik türlere de yer vermeliyiz.
İnsan Tabiatını Tanıma kitabı aslında bir tür insan ruhu rehberi. Aslında kitabın neyi anlatmak istediği kitabın başındaki Çevirmenin Önsözü kısmında belirtilmiş.
“İnsan kişiliğinin gelişmesinde aşağılık duygusunun ve bu duyguyu gidermek için gösterilen çabaların anlamı ve önemi”
Ancak kitabı incelemeye başlamadan önce
Servet-i Fünûn Dönemi’ni yansıtan en iyi eserlerden biri.
Hüzünlü, trajik, karşılıksız bir aşk meselesi.
Sevdiği insanı, onu çok sevdiği için unutmaya dünden razı, yetim ve kimsesiz bir genç adam…
Kitabın özeti bu…
Çok akıcı, çok ağlatan bir kitaptı. Değişik bir tat bıraktı…
Kitap iki bölüm halinde. Biri devlet diğeri cemaat. Devlet bölümünde meslek yaşantısını ve teşkilatın yapısını anlatmış, cemaat bölümünde bu yapıya nasıl müdahale edildiğini ve uyarılarını dile getiriyor. Yazdıkları yüzünden hapse düşün Avcının neden hapsedildiğini gözler önüne seren bir kitap.
SimoN
Haliç’in etrafında yaşayan insanlara bakıyordum; onlar
parklarda geziyor, yemek yiyor, hatta bir kısmı piknik
yapıyordu, bu kötü kokudan sanki hiç rahatsız değillerdi.
Bu durum bana çok tuhaf gelmişti.
Demek ki, kötü bir ortamda bulunan insanlar bir müddet sonra oraya uyum sağlayıp
alışıyorlar ve bu ortamın çirkinliğini göremiyorlardı.
Ne kadar kötü ve sağlıksız bir ortamda bulunulursa bulunulsun bir süre sonra kişinin bünyesi bu duruma uyum sağlayarak kötülüğün farkına yaramıyordu.
Bir an için düşündüm. İnsanın içinde bulunduğu koşullara
gösterdiği uyum, pis kokan bir ortama bile uzun süre kalınca
alışması, bunu kabullenmesi sadece fiziki ortamla mı
ilgiliydi? Yoksa düşünceler, sosyal davranışlar, etik kurallar
gibi toplumsal hayatı etkileyen unsurlar için de geçerli miydi? Aynı şekilde ortama uyum sağlama anlayışını toplumsal
hayatın bütün alanlarına yansıtarak, içinde yaşadığımız çok
kötü ortamı bile normalleştirmiştik, dolayısıyla hiçbir
rahatsızlık duymadan yaşıyorduk.
İnsanlar uzun süre kaldıkları ortamda yanlışlıklara,
hatalara ve bütün anormalliklere alışıyor, uyum sağlıyor.
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız ,günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi.Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız,günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı.Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir.Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi nekadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
A GLANCE AT JUSTİCE
If you follow and observe a lion all day long and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you happy to see it catch and eat a gazel. If you start the story by following and observing a gazel and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you furious to see it being eaten by a lion. In other words, if you choose the starting point different, the same occasion will create two different judgements inside a person. So, the justice sensation inside a person depends on which story he/she follows and how long he /she follows it. (Serdal Özdemir)
{George Clason'un kaleme aldığı Babil'in En Zengin Adamı kitabı, daha önce de okuduğum fakat ekonomiyle ilgili olduğu için sıkıcı olduğunu düşünerek, ön yargı beslediğim bir kitaptı. Bu sefer okuduğumda yazarın ne demek istediğini daha iyi anladığımı söyleyebilirim.}
Zengin olma hayalini hepimiz kurmuşuzdur. Olay, Bansir ve Kobbi adında iki fakir arkadaşın Babil'in en zengin adamı Arkad'a zengin olma konusunda akıl danışarak başlıyor.
Kitap, bizlere ne kadar çalışırsak çalışalım dikkatli birikim yapmadığımız sürece fakirliği yaşamaya mahkum olacağımızı, oturup beklemeyle cebimizin dolmayacağını, saflığımızın zengin olma yolunda işe yaramayacağını anlatıyor.
Okur olarak merak ettiğim ilk soru; "bunun için ne yapmam lazım?" oldu. Kazandığımız paranın onda birini geleceğimize yatırmak diye bir cevap aldım. Her kazandığımız paranın onda birini ayırmak, geleceğimizdeki maddi açıdan rahatlığın ilk adımı olacağını söylüyor yazar Clason. Ardından ekliyor; "Altın, kendini nasıl kullanacağını bilen kişiler tarafından yönlendirildiğinde dikkatli sahibinin himayesinden asla çıkmaz."
"İnan, plan yap, yatırım yap!"
Ekonomi ile ilgili faydalı bilgiler veren, her fakir insanın sağlam birikim ve kontrollü yönetim sayesinde zenginliğe ulaşacağını anlatan, sıkılmadan okuyacağınız, tavsiye ettiğim bir kitap.
Ben sosyal adaletsizliğin, yoksulluğun, haksızlığın ve insanlığın karanlık yönlerinin bu kadar iyi yansıtıldığı bir kitabı daha önce hiç görmedim mi diyeyim? Yoksa karakterlerin, güçlü ve zayıf yanlarını ustalıkla tasvir eden, okuyucunun empati kurmasını derinlemesine sağlayan bir kitap görmedim mi diyeyim gerçekten bilemedim.
Hikayenin derinliğine, karmaşıklığına aynı zamanda dönemin tarihi ve siyasi olaylarına rağmen, bu kadar akıcı, bu kadar heyecanlı olması bir tarafa, ayrıca dünyanın en iyi giriş cümlelerine sahipti. İnsanın kalbin de derin bir iz bırakan müthiş bir şaheserdi.
İki Şehrin Hikâyesi'nin bir diğer sevdiğim yönü, her bir bölümde bana sürpriz sonlar sunması oldu.
Özetle,
Charles Dickens şiirsel ve ayrıntılı dili, ustalıkla dolu kalemi, tarihi olaylara atıflarla dolu sözleriyle, bana kesinlikle okunması gereken bir kitap yazdığını kanıtladı.
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202058,7bin okunma