Cezayir’e ayak bastığımda gökyüzü güney yönünde çöl sarısı,
kuzey yönündeyse bulutsuz ve masmaviydi. Aylardan aralık olmasına karşın
hava yaz günü gibiydi. Mitidja tepelerinden esen ılık rüzgâr servi
ağaçlarında deniz şarkıları söylüyor, Rue Michelet caddesinde yürüyen
kadınların eteklerini uçuruyordu. Çok değil, hafiften…
Aşağıya, büyük camiye doğru yürüdüm. Orada, bildiğim bir otel vardı.
Kasbah’ın biraz dışındaydı Aicha-Rachgoun Oteli. Ucuz bir oteldi.
Kalitesi de ona göreydi. Bavulumu odaya bıraktım.
Dışarı çıkıp yazı aratmayan o aralık gününde yokuş yukarı,
Fransız mahallesine doğru yürümeye başladım.