Atom bombasının atılmasının üzerinden yirmi dakika geçmişti bile ve tüm Urakami alevden bir ormana dönüşmüştü. Hastanenin merkezinden çevreye ateşler saçılıyor Alevlerin görülmediği tek yer doğu tarafındaki tepeydi.
Pompalar, kovalar, su depoları, enerji dolu insanlar... Yangını söndürmek için gerekli olan her şey bir anda yok olduğundan, yayılan
Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demeyecektin bana
Ve ben her şeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyveler
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim her şeye rağmen
Aşkımız ayrılıklarla başladı
Cinsel boşalım peşinde koşma, tek başınalığın verdiği huzursuzluktan kurtulmak için umutsuz bir uğraş içinde sevgi bulunmayan bir cinsel birleşme iki insan ara sındaki uçurumu kısa bir süre için kapatsa bile tümüyle yok edemez.
Gel dinle şimdi, açayım da sözü,
Tek tek söyleyeyim ondaki özü.
Hakk’ın hikmeti en eski demdendir,
Şu sözlerin yorumu Âdem’dendir.
Şu cihan, iki cihanca pek dardır,
Geniş bak, böyle yüz bin cihan vardır.
Çok büyük cihandır gönül cihanı,
Kendini arayanlar bulur onu.
Şu nefs şehrinden vereyim de haber,
Ondan ümit ve beklentini gider.
Sana gönderilmiş iki sultan var:
Ten mülkünü zaptetmek ister bunlar.
Kahvehaneye oturup iki çay söyledik. Cemal Süreya gibi değil, daha sıradan söyledik çayları. Onun şair olması belki biraz fark ettirdi ama yine de Cemal Süreya gibi değildi söyleyişimiz.
Bazı kimselerin aklına; neden Rasulullah sahabeleri için askeri eğitim kampı açmamıştır, sorusu gelebilir. Rasulullah böyle bir kampa ihtiyaç duymadı çünkü; sahabelerin hepsi süvari askerlerdi. Silah onların hayatının bir parçası idi..
Birbirlerini sadece çocukları olduğunda veya atları doğurduğunda tebrik ederlerdi.
Silah onların hayatlarının bir parçası olması nedeni ile eğitime ihtiyaçları olmamıştır. Bununla birlikte Rasulullah (sav) besili olan atlarla besili olmayan atları yarıştırarak sahabeleri eğitiyordu. Sahihi Buhari'de de varid olduğu gibi eğitilmiş atların yarıştırıldığı meydan altı mil genişliğindeydi. Seniyyetu'1-Veda isimli yer ile Zarifoğulları mescidi arasındaki bir mesafe idi. Peygamber (sav)
ile Hz. Aişe (r.anhe)'de koşu yarışı yapıyordu. Sahabelerde bizlerde olduğu gibi fazla yağlar ve göbekler yoktu. Ruhları ve bedenleri katleden rahatlık onlarda yoktu. Çalıştıkları kadar yiyorlardı. Onlar iki vakit yemek yiyorlardı. Güneş doğduktan sonra ve güneş battıktan sonra. Sabahları sabah sütü içiyorlardı akşamları da akşam sütü içiyorlardı. Yemekleri sadece bu idi. Ancak
bizlerin uğraşı ve meşguliyetimiz sanki onlardan daha fazla imiş gibi veya onlardan daha fazla cihad ediyormuşuz gibi üçüncü bir öğün yemek yemeyi ilave ettik. Üç defa yemek yiyoruz...
...yaşam ve ölümü kader belirler, dedi, şimdi yazı tura atacağım, eğer tura gelirse, sen gömeceksin beni mezara, göm ki vücudum gübre olsun; eğer yazı gelirse, ben gömeceğim seni mezara gübre ol diye.
Üçüncü günün gecesi mısır sapının altında uyumadı ihtiyar, eline bir kürek alıp yarım metre genişliğinde, bir metre derinliğinde ve iki metre uzunluğunda, bir insanın içine uzanması için bire bir, bir köpek içinse biraz fazla büyük olan bir çukur kazdı.
Bu bir mezardı.