Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Buradı dünyadır, iki kapılı bir handır, deyip olan biteni kabul etmek gerekiyor sanki.İnsan başına gelenleri ve dünyayı kabul etmeyince, her oluşu kendisine bir saldırı olarak görünce yaşamak daha da ağır bir hal alıyor.Karşı çıktıkça kalbin çalkalanıyor, huzurunu kaybediyor ve nihayetinde seni karanlığa çekiyor.Oysa kendimize “Yaşadığım bu kötü olaylar bana ne söylüyor, neyi öğretmeye çalışıyor?” diye sormaya çalışsak, hayatın usta öğreticiliğine kulak versek, yaşamak bir nebze de olsa kolaylaşacak ve hayat yolculuğunda ileriye doğru bir adım daha atmış olacağız.
Hayat, nasıl iki kutbun arasında çalışıyordu? Bir tarafta insan için bir yığın yükseltici şey, öbür tarafta da sanki bütün bu yükseltici şeylerle aramızı kesmek, bizi onlardan ayırmak isteyen küçük endişeler, hesaplar, bedava düşmanlıklar vardı.