Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bazen filmlerdeki gibi mutluyken durmaz iki kalp.
Onunla denk geldiğimizde her şey için çok geçti. Yaşanacak her şey yaşanmış. Bitmemesi temenni edilen tüm duygular bitmiş, güven duygusu başka başka insanlarda ziyan olmuştu. Renk renk çiçekler yapraklarını dökmüş, ılık bir sonbahar havası hâkimdi. Aynı hisleri, aynı duyguları paylaşan, ama birbirine geç kalan iki insandık. Ona bakarken kendimi görüyordum. Belki de o sebepten onu bu denli seviyordum. Uzaklara, çok uzaklara gitme isteği uyandırıyordu bende. Yüzü güldüğünde ise çocuklaşıyordum. Elini tutup götürmek istiyordum onu. Caddelerde koşmak, salıncakta sallanmak, şarkılar söylemek, şiirler okumak, yemekler yapmak, dizinde uyumak istiyordum elini hiç bırakmadan... Kalp ritimlerim değişiyordu onunla bu hayalleri kurarken bile. Elimi tutsa... Elimi sıkıca tutsa, benimle gelse delirirdim sanırım, mutluluktan... Ama dedim ya, sevmek, birbirini tamamlamak yetmiyor bazen. Ona bakarken asla biz olamayacağımız aklımın hep bir köşesinde yer etmişti. Bir gün elimi sıkıca tuttu. Gözlerimin içine baktı. Yuva gibi, baba gibi, dağ gibi, deli bir âşık gibi baktı. Avcumun içinden öptü ve dilinden şu cümleler döküldü; İzzet Günay'ın Türkan Şoray'a dediği gibi… Sevgi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık.
Reklam
'Aşk, kor ateşler içinde bir han İçre yanar durur iki can Kalp bir olmaz yanmadan Sevdanın amanı yok..'
On üç günün anıları...
Yazmazsam çıldırabilirim bir hastane odasında... İnsanın tüm dünya dertlerine rağmen sığınacak bir liman bulmasıdır günlük yazdığı satırlar... Herkes "ne yazıyorsun o kadar?" diyor da, bir Allah kulu da çıkıp; "neden yazıyorsun?" demiyor... Hiçkimse bu soruların cevaplarını umursamıyor zaten... Sevmiyorum bu "sağlık bakanlığı" damgalı nevresimleri, odada bir saat var, 6.38'de durmuş. Gözüm 9'un üzerinde bir bıçak gibi duran saniyenin üzerine takılıyor. Sanki can havliyle bir gayret, tırmanmaya başlayacak yukarı doğru... 10, 11, 12... Ama gitmiyor... Benimki nafile bir bekleyiş. Kalp nakli bekleyen bir hasta gibi asılmış duvara. Bir kalem pil taksalar, yeniden çarpmaya başlayacak saatin kalbi. Sıra gelmiyor ona bir türlü. Acil servisin kantininden bir pil alıp takmak istiyorum, nakil sırası beklerken ölmesin diye. Sanki onu çalıştırabilirsem, kalp yetmezliğinden kaybettiğim babam geri gelecekmiş gibi. Babamı da en son bu nevresimlerin içinde yatarken görmüştüm. Sonra "elimizden geleni yaptık" diyen kardiyologların çaresiz bakışları eşliğinde ve bir merasim havasında çıkarmışlardı babamı o damgalı çarşaflara sararak. İki ucundan bayram şekeri gibi bağlayıp. Bu kez annemin yetmeyen nefesine rüzgar olmak istesem de, benden gelen en fazla cılız bir esinti oluyor... Kimseler uzun yazıları okumadığı için, böyle rahat rahat içimi döküyorum. Yazmak en büyük özgürlüğüm. "Gülün tam ortasında ağlıyorum..."
Maharet değil, bir yüreğe iki kalp sığdırmak. Maharet, bir yüreğe sadık kalabilmektir…
İnsan ya kendisi gibi olanı sever ya olmak istediği gibi olanı. İlk karşılaştığın anda bir insana muhabbet duyuyorsan o muhabbetteki şiddet kadar sen onunla aynısın, soğukluk duyuyorsan o soğukluktaki şiddet kadar da farklısın. Devam eden münasebetlerde akıl işe karışır ve seni yanıltabilir. Kalp; hassas bir terazidir, kendi cinsinden olanı tanır , bunu hissedersin. Nasıl ki sana bakan iki gözün husumet ifadesini de -ağzı konuşmasa bile - muhabbet ifadesini de -ağzı konuşmasa bile- gözden anlarsın. Göz aynı bakış, husumetle bakanı da anlarsın muhabbetle bakanı da hissedersin. Beynin durduğu yerde kalp devreye girer, onun için iman kalp ile tasdiktir, akıl ile değildir. Kalbin de akıl üstü bir idrak merkezi olduğunu burdan anlarız. Üstad Kadir Mısıroğlu
Reklam
İki kalp
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.